HABER ARAMA
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Transfer Ogezi Transfer Samsun Havalimanı Transfer

ABDÜLKADİR DEMİR

ABDÜLKADİR DEMİR

GEÇMİŞİN MİRASINI HAKKIYLA TAŞIMAYAN, GELECEĞİN İNŞASINDA YER BULAMAZ

17 Aralık 2024 Salı Saat: 09:51

Derrida'nın "Marx'ın Hayaletleri" kitabında orada özetle; gömülmeyen hakikatlerin ve yerine getirilmeyen her şeyin, hayalet gibi insanın ruhuna musallat olduğunu söyler.

Geçmişin gölgeleriyle yüzleşmeyenlerin, bu gölgelerin ağırlığını hep taşıyacağını anlatır Derrida.

 

Bazen Kudüs’te taşların arasından, Balkanlar’da eski bir köprüden, Afrika'da bir çeşmeden duyuluyor o ruhun sesi. Türkistan' da bir ak sakallının duasında, Trablus’ta bir surun taşında, İstanbul’un dar sokaklarındaki bir vakıf medresesinin bahçesinde duyuluyor bazen o ses.

 

Bazen de bir diplomasi masasında eğilip fısıldıyor kulağına mirasını "Hakkın var," diyor. "Bu masada söz hakkın var."

 

Tamamlanmamış bir hikâyenin, kapatılmamış bir defterin ağırlığını taşıyoruz bu çok açık. Bu iş nerede biter, biter mi ya da bilemiyoruz.

Emin olduğumuz şey Osmanlı'nın ruhu aramızda.

Halep kalesine asılan Türk bayrağı bir tarih sarkacının yeniden salınımı gibiydi. Tıpkı Belgrad’daki bir türbenin önünde hissettiğimiz yük gibi, ya da Şam’da bir hanın duvarına kazınmış bir ayet okurken hissettiğin ürperti gibi. Halep Kalesi’nde dalgalanan bayrak, tarihin ruhuna verilmiş bir selam gibi.

 

Ama bu selam yeterli değil. Geçmişin mirasını taşırken; her birimizin birer köprü, birer han, birer medrese taşı olduğumuzu bilerek hareket etmemiz gerek.

 

Almanya'daki bir strateji uzmanı;

"Yıllarca Türkiye politikasını takip ettik.

Bunların nasıl bir stratejileri var diye anlamaya çalıştık.

Gün geldi Ruslar ile iyi ilişkiler kurdular, gün geldi ABD ile, İran ile, gün geldi körfez ülkeleri ile iyi ilişkiler kurdular.

Tam Türkiye yönetiminin bir strateji tarzı yok dedik, adamlar beş dev güç ülkenin arasından Suriye'yi 10 günde çekip aldı.

Türklerin aklı farklı çalışıyor.

Biraz deli bir siyaset anlayışları var.

Viyana kapılarına dayanmalarından belliydi"

diyor.

Hans anladı ama Hasan'a anlatamadık maalesef.

Ülkesine dönüş yolundaki bir Suriyeli, durumu vecize gibi izah edip özetliyor. “ Bizde savaş yoktu, bizde zulüm vardı. Biz savaştan değil, zulümden kaçıp size sığındık”

Üzerinde başka söze hacet bırakmayan bu izahat, Suriyeli avına çıkan bizim azgınları tatmin eder mi?

Tabi ki hayır.

Zira bu güruhun anlamak gibi, anlaşılmak gibi, mahçup olmak ve utanmak gibi bir dertleri yok.

Zira bunlar;

- Göçmene değil, Arap göçmene karşılar.

- Sığınmacıya değil, Suriyeli sığınmacıya öfkeliler.

- Din’e değil, İslama hasımlar.

- Dindara değil, Müslümana düşmanlar.

- Dini sembollerden değil, İslami motiften. Haç’tan değil Hilalden. Kilseden değil Camiden. Çan sesinden değil, ezan sesinden… İrite oluyorlar.

- Otomobili değil, yerli ve Milli otomobili sevmiyorlar.

- İHA, SİHA ve Savaş uçağından değil, Selçuk BAYRAKTAR’ın ürettiklerinden nefret ediyorlar...  

Hasılı Suriyeli kardeşim;

Bir cümle ile özetlesen de, herhangi bir izaha gerek yok.

Zira biz zaten size kardeş nazarıyla bakıp, bağrımıza bastık.

Bu azgınlar ise, ne dersen de, nasıl anlatırsan anlat, ikna olmazlar.

Bu tayfanın, savaştan kaçan on binlerce Rus ve Ukraynalıya tek bir söz söylediklerini duydun mu?

Savaştan kaçılır mı diye aşağıladıklarına, şahit oldun mu?

Defolun gidin yeter artık dediklerini, gördün mü?

Yapmazlar…

Yapamazlar.

Buna ne tiynetleri izin verir ne de meşrepleri.

Bu arada sadece senden nefret etmiyorlar ha!

Aynı nefreti; bu Ülkenin gerçek sahibi olan bizlere de duyuyorlar.

Hem de onlarca yıldır…

 

Allahım;

Açın,

Yoksulun,

evsizin,

Yurtsuzun,

öksüzün,

yetimin,

Yolda kalmışın,

yolunu şaşırmışın,

güçsüzün,

biçarenin…

Aklına ilk gelen.

Onlara kol kanat geren, gönlünü açan.

Vatanından sürülmüş, can derdindeki milyonlarca savaş mağdurunun sığınağı Ülkemi payidar eyle.

Bağdat’ı Batmanından,

Şam'ı  şanlı Urfasından,

Musul'u gözünden,

Kerkük’ü özünden ayrı tutmayan bu aziz yurdu, Dünya durdukça, Vatanımız olarak daim kıl.

Dini mübinin hamisi,

Hakkın hadimi,

Sıratı müstakimin müdavimi milletimi aziz eyle.

Medine'yi canı,

Mekke'yi ruhu,

Kudus' ü  kalbi sayan bu Müslüman milleti, sevip razı olduklarından eyle.

Birliğimizi dirliğimizi arttır.

Kardeşliğimizi ziyade eyle.

Gençlerimize de aynı şuur ve idraki ihsan eyle.

Mazluma yakın olduğumuz kadar sende bize yakın ol.

Mağduru koruduğumuz kadar sende bizi koru

Yetime merhametimiz kadar, sende bize merhamet et.

Bizi;  

Düşmanlarımıza galip eyle.

Tuzaklarını bozacak feraset ver.

Başedecek dirayet nasip et.

Ama llla

Sureti haktan görünüp arkadan vuran takiyyeci münafıklarla,

bizi içten kemiren hainleri kahru perişan eyle.

Soluklarını kes,

bir şey olmaya ve yapmaya fırsat verme.

Bu aziz millete olan ihanetlerinin hesabını ahirete bırakma.

Bu Milletin ömrünü, cümle düşmanlarına galip geldiğini görecek kadar uzun eyle...

 


Yazı Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Yazıya Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?
 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları