Aralık ayının ortasında, eski bir yıl ile hesaplaşma içine girmişken; bir yandan bu aya haksızlık ediyor bir yandan da yepyeni bir yıla dair, çoğu zaman da gerçek dışı hayaller temenni etmekten kendimizi alamıyoruz. Bu ayda; önceki yılla, yani pişmanlıklarımız, kırgınlıklarımız, kayıplarımızla vedalaşıp, temize çekmek istediklerimiz ile yeni bir yıla, yani Ocak’a adım atmak için hazır kıta bekliyoruz sanki.
Belki de hepimiz biraz Janus’a benziyoruz…
Janus?
Janus, ikiyüzlü bir Roma tanrısıdır. İkiyüzlü ifadesi ile anlatılmak istenen karakteri değil, tek bir kafa üzerinde, biri sağa, diğeri sola bakan; yani biri geçmişi, diğeri de geleceği gören iki tane yüzünün bulunması durumudur. Hatta bazı kaynaklarda Romalıların eşik inancından ve Janus’u Eşik Tanrısı olarak gördüklerinden de bahsedilir. Bunun nedeni de, yine Janus’un kentin güvenliğini sağladığı ( giriş ve çıkışları kontrol edebilecek iki tane başın, kapılara bakması) inancının hüküm sürmesinden dolayıdır. Zaten İngilizcede Ocak ayı kavramının “January” karşılığı da, yine Janus’un adından gelmektedir. Türkçede ise, “ocak yakılan yer, fırın” yani “soğuğun iyice hissedildiği zamanlarda ısınmak için önünde oturulan yer” anlamındadır.
Şimdi Aralık ile Ocak arasında bir yerdeyiz…
Geçmiş ve Gelecek…
Bitişler, belki başlangıçlar…
Geçmişe yıkmadan tüm hırgürü, suçlamadan ayı, yılı ve mevsimleri, yaşamak gerek belki!
Ne diyordu Nazım Hikmet Ran:
“Yaşamak şakaya gelmez
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela
Yani, yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani bütün işin gücün yaşamak olacak”