HABER ARAMA
Ordu Nöbetçi Eczaneleri
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Almanca Özel Ders Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Vip Transfer

HÜSEYİN DENİZ

HÜSEYİN DENİZ

DEPREM VE SARSINTI HADİSESİ

28 Nisan 2025 Pazartesi Saat: 10:01

Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden dirileceğim günde bana selâm olsun!”

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim ‘de deprem ve sarsıntı hadisesi üzerine Kur’an-ı Kerim de şöyle buyururlar:

“Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden dirileceğim günde bana selâm olsun!”(Meryem.

Zilzal Suresinin meali;” Yer o zaman sarsıntıyla sarsıldığı, yer içindeki tüm ağırlıkları da dışarı attığı, ve insan da 'ona neler oluyor' dediği vakit. O gün yer bütün haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin de ona vahiy etmiştir(Zılzal suresi)

Bu dünyanın ve ahiretin sahibi ve Maliki Allah’tır.

Bizler bu dünyanın kiracıyız, yani Allah Azze ve Celle‘nin kiracısıyız.

Mal, mülk, yurt ve öldüğümüzde ahiret gününün sahibi Cennet ve cehennem onundur.

Herhangi bir sebeple şehir ve kasabada ikamet ediyorsunuz diyelim vede kendinize ait eviniz yok farzedelim ve kiracısınız diyelim.

O kiracısı olduğunuz ev sahibine karşı ve komşularınıza karşı insan olmanın gereği elbetteki bir takım sorumluluklarımız vardır ve de olmalıdır.

O kiracısı olduğunuz mülkün sahibi, mülkün sahibinin Allah olduğunu söyler lakin ters giden bir şey olduğunda sizi evden kızar çıkarır ve sokağa atar.

Siz biz hepimiz! Bu dünya yaşayanlar olaraktan hepimiz Allah’ın evinde kalıyoruz kiracısı değilmiyiz?

Kul’un kiracısı olduğunuz vakit o kişin kanun ve kurallara uyma konusunda zorunluluğu kendinizde hissediyorsunuz da Allah’ın kiracısı olduğunuz bir dünyada ona karşı neden bir sorumluluk hissedenlerden olmuyoruz peki sizce de gerçekten çok garip değil mi?

Yüce Allah bu yapılan azgınlık ve taşkınlıktan dolayı, öne alınmaz günahlardan dolayı Rabbim bizlere bir takım uyarılar vererek kendimize gelmemizi hatırlatıyor.

O da deprem ve sarsıntı şeklinde imtihan ediyor.

Cenabı Hak bu olayı yani bela ve musibeti deprem ve sarsıntıyı kişi has hak edene vermiyor.

Yani toplumun hepsine yansıtmak suretiyle gerçekleştiriyor.

Bizler de bu konuda tedbiri elden bırakmamız gerekiyor evlerimizi barklarımızı ona göre depreme ve sarsıntıya dayanıklı bir şekilde yapmamız gerekiyor.

Gelelim esas konuya yani asıl konumuza!!!

Allah kulundaki emaneti alırken bir sebep teşkil eder ve o emaneti alır

Bu yangın olur AFAD olur deprem olur sel olur olur da olur!!!

Koca Koca Akademisyenler, Profesörler diyorlarki: “Deprem öldürmez, Bina öldürür”

1999 Depremiyle dilimize yerleştirilmiş çok ilkel,  galatı meşhur bir deyimdir bu nakarat söz.

Bırakın okumuş yazan kimseleri, hiç okur yazar olmayan kimselerden  bile bu sözün aksını söylen yoktur, hiç kimse “bina öldürmez” dediğine biz şahit olmadık, tarlasında, açık alanda çalışırken deprem olduğunu görünce binaya kaçanı hiç duymadık, görmedik, aksine depreme binadayken yakalanan kimselerin dışarıya kaçtıklarını sürekli görmekteyiz.

 En şiddetli bir Depremde açık alanda bulunan, tarlasında çalışan birisinin Depremden dolayı öldüğünü de duymadık.

 Deprem olduğunda hayvanlar bile binaların tehlikeli olduğunu anlıyor ve binalardan dışarıya kaçıyorlar, önceki gün haberlerde gösterildi: Deprem anında Kediler bile binayı terk edip açık alana-araziye kaçıyordu.

 Yani: Binaların öldürdüğünü okur- yazar olmayanlar da biliyor, Profesör olmaya gerek yok, hatta kediler de, hayvanlar da biliyor.

O halde: Deprem Uzmanlarının İnsanlara söylemeleri gereken iki önemli ve yol gösterici husus vardır, bunların birisi maddî yani Fizikî tedbir, diğeri de manevî tedbir.

 1- Fizikî tedbir: yeni yapılacak olan binaların Deprem yönetmeliğine uygun, sağlam yapılması, eski binaların yıkılıp yeniden yapılması veya Deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde güçlendirilmesidir, ama bu da yetmez.

 Günümüzde deprem yönetmeliğine uygun yapılan en sağlam binalar azami on şiddetinde Depreme dayanabiliyor, bundan fazlasına dayanamıyor, halbuki Kur’anı Kerimde “Dağları yerinden söküp kaldıran ve yerinden başka tarafa yürüten, havaya savurup uçuracak olan depremin olacağı anlatılıyor.

O halde maddî, Fizikî tedbirlerin en sağlamı ve en güçlüsü alındıktan sonra:

2- Manevî  tedbirlerin alınması şarttır, olmazsa olmazdır, bu Manevî tedbir de Allaha sığınmaktır, Tevbe ve İstiğfar etmektir, Kelime-i Şehadet getirmektir, namaz kılmaktır, sadaka vermektir, Allah’a yalvarmaktır, Allah’a dua etmektir, ölüm haktır bari ölürsek Allahın affını, bağışlamasını, Âhireti kazanmaya çalışmaktır. 

Kur’ani Kerimde “Allaha kaçın” buyuruluyor, gelin hep birlikte Allaha kaçalım. 

Allah celle celalühü hepimizi kendisine kaçanlardan, haram ve yasaklardan sakınanlardan , İbadetleri aksatmadan yapıp yerine getirenlerden düa edip yalvaranlardan eylesin. 

 Allah celle celalhü bizleri, sizleri, Ülkemizi, Milletimizi, bütün İslam coğrafyasını, bütün Müslümanları gökten inen, yerin altından çıkagelen her türlü felâketten, Afattan, tehlikelerden muhafaza 

Deprem Korkusu ile diken üstünde yaşayan, İstanbul ve Tekirdağlı depremzede kardeşlerimizin Allah yar ve yardımcıları olsun.

Ahir ve akıbetlerimizi hayr eylesin…

 


Yazı Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Yazıya Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?
 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları