Haşlanmış kurbağa sendromunu çoğunuz duymuşsunuzdur.
Bilmeyenler için kısaca anlatayım…
Kurbağayı kaynar suyun içine bırakırsanız, kurbağa suyun sıcaklığı ile hemen zıplar ve kendini dışarıya atar.
Yani refleksleri devreye girer ve anında tepki verir.
Ancak aynı kurbağayı soğuk veya ılık suyun olduğu bir kabın içine koyar ve yavaş yavaş suyu ısıtmaya başlarsanız, kurbağa bunu algılamaz ve tepki vermez.
Yükselen sıcaklıkla kurbağa reflekslerini yitirir ve dışarıya çıkamayacak hale gelir.
Kaçmak için bir engel olmadığı halde zıplayıp kaçamaz ve haşlanıp pişer.
Yani sonu ölümdür…
***
Burada verilmek istenen mesaj önemli.
Haşlanmış kurbağa sendromu, insanların, toplumların çaktırmadan, yavaşça uygulanan değişikliklere nasıl tepkisiz kaldığını göstermek açısından iyi bir örnektir.
Sıcak suya atılan kurbağa nasıl hızla dışarı fırlıyorsa, ani ve hızlı değişikliklere, tehditlere aynı oranda hızla yanıt veririz.
Lakin su yavaş yavaş ısıtılıyor.
Farkında değiliz rehavet içindeyiz.
Olayları anlama ve verdiğimiz tepkiler, refleks gitgide zayıflıyor.
***
Önümüzde yerel seçim var.
Nasıl bir şehirde yaşamayı hayal ediyorsunuz?
Bu şehir yaşam konforunuza ne derece katkı veriyor?
Şehrin ve insanların hızla artan sorunlarına çözüm getirebilecek irade konusunda umutsuz durumdayız.
Sürekli tekrarlanan sorunlara,
Bir arpa boyu ileri gidemeyen çözüm çabaları umut vermiyor.
İnanmıyoruz.
Ve büyük bir rehavet içine sürükleniyoruz koca şehirde.
Ki; hızla sorunlarımız katlanarak artıyor.
İşin garip tarafı hiç sorun yokmuş gibi yaşamaya devam ediyoruz.
***
Su yavaş yavaş ısınıyor/ısıtılıyor.
Hepimiz o kazanın içinde yaşıyoruz.
Cadde, sokaklarında dolaşıyor, çay içiyoruz meydanlarında.
Ve hiç farkında değiliz.
Haşlanıyoruz…
Sonuç?
Belli değil mi?