Dalkavukluk, Osmanlı'da kabul görmüş bir esnaf sınıfıydı.
Başta Sultan olmak üzere devlet ricalinin üst basamaklarında bulunan birçok kişi himayesinde dalkavuk bulundurmuş ve koruması altına almıştı.
Dalkavukların asli vazifesi hizmet ettiği kişiyi eğlendirmektir.
Ama özellikle kriz anlarında dalkavuklar efendisi adına hedefteki kişiyi utandırtmak ve şahsiyetini zedelemek için çeşitli amaçlarla kullanılmıştı.
Dalkavuk kelimesi, başkalarının gözü önünde aşırı övgülerde bulunan ve çıkar sağlamak için aşırı derecede uysal veya yaltaklanan bir kişiyi tanımlar.
Dalkavuklar, genellikle gerçek duygularını gizler ve çıkarları için başkalarını memnun etmeye çalışırlar.
***
Zamanın birinde bir Hükümdar, dalkavuk seçimine bizzat katılmış.
Kendi dalkavuğunu kendi seçmek istemiş. İlk adaya sormuş:
-Sen dalkavuk musun?
-Evet efendim.
-Hiç de dalkavuğa benzemiyorsun?
-Olur, mu efendim? Deyip referanslarını sıralamış.
Hükümdar biraz düşünüp ona yol vermiş.
Bu şekilde epey elemeden sonra yine biri huzura alınmış:
-Sen dalkavuk musun? Demiş Hükümdar.
-Dalkavuğum sultanım, demiş.
-Hiç de dalkavuğa benzemiyorsun?
-Haklısınız efendim; pek dalkavuğa benzemem.
-Sanki biraz benziyorsun?
-Evet, sultanım, biraz benzerim.
Bu meyanda sorular ve cevaplardan sonra Hükümdar:
-Geri kalanlarla görüşmeye gerek yok. Ben dalkavuğumu buldum, demiş.
***
Osmanlı'da zor bir zanaat olarak dalkavukluk bir esnaf sınıfı olarak kabul görüyordu.
Bu işi yapan kimseler çok düşük ücretle kelle koltukta gezen kimselerdi.
Efendilerinin gözden düşmesi çoğu zaman onların da sonu oluyordu.
***
O zamandan beri geçerli bir meslek.
Kazandırıyor.
Kaybettiriyor.
Lakin bu işe soyunanlara çok önemli hatırlatma.
Efendilerinin gözden düşmesi çoğu zaman onların da sonu oluyor.