Bir kulağım kalmıştı.
Kulağımın arkası,
Kulağımın içi,
Acayip ağrı çekiyorum.
Uyutmuyor adamı bütün gece.
Sudan, denizden mikrop kaptım belli.
Kulak bu, boru değil. Önemli bir organımız.
Duymak haberdar olmak gerek olan bitenden, saman altından su yürütenden.
İki kulağı olup, üstüne yatanlar, yanlarında davul çalsa inatla hiçbir şeyi duymanlar, sağır ayaklarına yatanları kendi hallerine bırakın. Onların tercihi bu.
Lakin kulak önemli.
***
Geçtiğimiz hafta hastanenin acil servisine attım kendimi içeri.
Giriş kaydı yaptırdım, kulağımı göstereceğim dedim, 457. sıra numarasını tutuşturdular elime.
Şaşırdım. Ciddi misiniz diye sordum.
Gülümsedi. Bu ne ki dedi. Gün sonunda 1500 hastayı geçiyoruz dedi.
Bekledim mecburen.
Başka bir şey yapmam mümkün değildi zaten.
Giren çıkanın haddi hesabı belli değil.
Kalabalık acil servis, oturmaya yer yok. Bir koltuk bulsa mutlu oluyor insanlar. Bakanlık koltuğuna otursan bu kadar sevinmezsin.
Yoğunluktan bunalmış, birkaç doktor, hemşire, hasta bakıcı…
Görünen fotoğraf pek net değil.
Antibiyotik, ağrı kesici ve kulak damlası yazdılar bana.
Bir hafta kullan iyileşirsin dediler.
***
Bir hafta kullandım.
Geçmedi.
Aynı hastaneden tekrar randevu alıp, bu sefer kulak, burun, boğaza kaydımı yaptırmak için 182’yi aradım.
17 Temmuz pazartesi günü.
Telefonun diğer ucundaki kibar bağyan randevu tarihi verdi bana.
Ne zamana biliyor musunuz? 31 Temmuz pazartesi gününe.
Tam iki hafta sonraya.
***
Bir kulağım kalmıştı.
Kulağımın arkası,
Kulağımın içi,
Acayip ağrı çekiyorum.
İnşallah durum, kulağımın arkasından daha fazla ileri gitmez.