Saldık…
İçinde bulunduğumuz durumun özeti tamda bu aslında.
Memlekette öyle şeyler yaşanıyor ki; hiç birimizin umurumuzda değil,
Hiç birimiz tepki vermiyor,
Kısacası takmıyoruz artık.
Oysa gün geçtikçe etrafımızda pişkin insanlar çoğalıyor.
Gözümüzün içine baka baka her türlü arsızlık, uğursuzluk, yapılabiliyor,
Saman altından yürütülen suların farkında olabiliyoruz.
Sessiz,
Sedasız,
Bostan korkuluğu gibi,
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda yaşayıp gidiyoruz işte.
***
Mesleğe yeni başlayan genç doktor ilk kez göreve başlayacağı memleketi Trabzon’a doğru yola çıkmış.
Gelen hastalara doğru teşhisi yapabilecek miyim, doğru ilacı yazabilecek miyim diye heyecandan yerinde duramıyormuş.
Görev yapacağı köyün sağlık ocağına gitmiş yerleşmiş. Ertesi gün hastalarını beklemeye başlamış.
İlk hastası yaşlı Temel gelmiş. Tanıdığı birini görünce mutlu olmuş genç doktor.
Kısa bir sohbetten sonra Temel’i muayene etmiş, şikâyetlerini dinlemiş. Temel ishal olduğunu tuvaletten çıkamadığını anlatmış.
Genç doktor ilacı yazacak ama ilk günün heyecanıyla ilacın ismi bir türlü aklına gelmemiş. Yanlışlıkla depresyon tedavisinde kullanılan bir ilaç yazmış.
Bu ilaç kullanan kişinin mutlu olmasını hiç bir şeyi kafasına takmamasını sağlıyormuş.
Aradan bir süre geçtikten sonra Temel’i merak edip köyün kahvesine gitmiş.
Bakmış Temel kahvehanedekileri gülmekten kırıp geçiriyor. Şakalar, fıkralar, komiklikler…
Temelin yanına gidip sormuş;
─ Temel emice, ishal durumun nasıl?
– İshalim eskisi gibi uşağım. Her yerimi b.k götürüyor, paçalarımdan akıyor ama hiiç kafama takmayrum daaa!
***
Saldık…
İçinde bulunduğumuz durumun özeti tamda bu aslında.
Memlekette öyle şeyler yaşanıyor ki; hiç birimizin umurumuzda değil.
Dolayısıyla içinde bulunduğumuz durum aynen Temel amcanın vaziyetinden pek farklı değil.
Paçalarımızdan akıyor…