Toplumda insanların birbirlerine karşı saygı sevgi değerleri yüksek olmalıdır. Bunun tersi olsaydı yani saygının kaybolduğu yerlerde mesela,
Kulaklıkla dinlediğin müziği, Başkasının duymasına gerek yoktur. Adı üstünde kulaklık ve kulak benim değil, Senindir..! Belki "Eh canım zaman değişiyor, Tanımadığım birinin evinin önünde gecenin saat birinde davul zurna çalmak insanları rahatsız etmek bir gün ahlaki olacak, Hatta çalmamak ahlaksızlık sayılacak" Diyen aklı evveller de olabilir. Ancak bu işin kolayıdır. Çünkü başkasını rahatsız etmemek, Dünyanın her yerinde ahlaki bir değer ve saygıdır...
Aristo, Ahlakın alışkanlıkla öğrenildiğini, Tolstoy, Ahlak kanunlarının asla çiğnenemeyeceğini, Çünkü hemen intikam alacaklarını söyler. Bernard Shaw İse “Bir milletin ahlakı dişlere benzer, O çürüdüğü oranda acı çekilir” der..
Sümerlerden beri kutsal olan ekmek bizde yere düşünce alınıp öpülür. Bali’deyse saygı, Bölgenin en önemli besini olan pirinçedir. Bilirsiniz, Japon idareciler için Onur, Ülkedeki her koltuktan çok ama çok daha değerlidir..
Yani içerik ve biçim toplumdan topluma değişse de, Kişinin iyi yaşamak üzere davranışlarını düzenlemesi evrenseldir. Karşılıklı saygı, sevgi ve dayanışma her yerde aynıdır.
Ahlakın gökten inmesi, yazılması yetmez. Onu benimsemek önemlidir ve bunun temel taşları da elbette ki önce ailede görülmelidir. İşkence edilen hayvanlar, Kadın cinayetleri, Din-Siyaset-Ticaret sevdası, Sözüyle eylemi birbirini tutmayan siyasiler, üretmeden tüketmeye gönül verenler, Gösterişle
şişenler, "Bal Tutan Parmağını Yalar" diyerek yolsuzluk ve hırsızlıkla köşe dönmeyi akıllılık bilenler, yalan, dolan, yalakalık, arsızlık, saygısızlık, yüz bin türlü bel altı vuruş ve daha neler neler.. İşte bunlardır her toplum için Ahlaki çürüme belirtileri..Ve ne yazıktır ki, Bugün bizim toplumda bunların hepsi de var..Hem de süper mi süper….(!)