Hepimiz deliyiz aslında.
Kimimiz bir parça,
Kimimiz alabildiğine sınırsız deli.
Allahtan öylesine çoğaldık ki; arada kaynayıp fark edilmiyoruz.
Düşünsenize evinizde koltuğunuza oturmuş, karşı duvarla konuştuğunuzu.
Aslında bu çok normal sayılabilir belki.
Normal olmayan ise; eğer duvarın size cevap verdiğini iddia ederseniz geçmiş olsun. Kayış kopmuş çoktan.
O malum eşiği atlamış, başka bir evrene geçmişsinizdir demektir.
***
1960'lı yıllar! Elazığ Akıl hastanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, Elazığ’ın cadde ve sokaklarına dağılırlar.
Toplam 423 deli kaçmıştır.
Mülki makamlar panikler, Başhekime koşup "Doktor bey ne yapalım?" diye sorarlar.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimidir. Mutemet Bey : "Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin" der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında Kara trencilik oynayarak bütün Elazığ’ı "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar. Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar. Lokomotif, yani başhekim Mutemet Bey yönünü hastane’ye çevirince tüm kaçan deliler hastaneye geri dönmüş olurlar.
Sorun çözüldüğü için Mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastaneye döndükleri için de deliler hallerinden çok memnundur.
Ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; Hastaneye trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir.!
***
Yukarıda olay gerçektir.
Alın size kendinizi test etme fırsatı. Düşünün ve cevap verin.
Böyle bir durumda o lokomotifin arkasına bugün kaç kişi takılırdı?
Aslında çok daha önemli bir soru sormak istiyorum size..
Kendinizi bir düşünün. Lokomotifin arkasına takılanlara siz de dâhil olur muydunuz?