Gündemin en dikkat çekici haberi buydu. Seçime giderken ideolojiler yavaş yavaş nerede konsolide olacaklarına karar vermiş gibiler. Ve çok ilginç şeyler oluyor…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Alparslan Türkeş döneminde MHP'de 89-91 yılları arasında Genel Sekreter yardımcılığı ve İstanbul İl Başkanlığı gibi önemli görevleri üstlenen ve 2015'te MHP genel başkan adaylığını açıklayan Selim Kaptanoğlu'nun da katıldığı Önce Türkiye Buluşması'na katıldı.
Alana girişte "Bozkurt Kemal" sloganlarıyla karşılanan Kılıçdaroğlu'na destek veren Kaptanoğlu, "Sayın genel başkanın çizdiği politikayı hepimiz anlamamız lazım. Ben inanıyorum gidecekler, hiç yolu yok. Ülkücüler olarak sonuna kadar yanınızdayız, biz bu işi bitireceğiz" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun son 4-5 yıldır izlediği politikayı "Türk milletini birleştirici, bütünleştirici, bir araya getirici" olarak yorumlayan Kaptanoğlu konuşmasına şöyle devam etti:
"Solun birtakım hastalıkları var ben bunu biliyorum geçmişten. Teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcılığı yaptım Alparslan Türkeş zamanında üç yıl İstanbul il başkanlığı yaptım, eski bir politikacıyım. Genel Başkanımız bu değişiklikleri yaparken bazı cılız sesler ortaya çıkıyor. Efendim ne gerek var, yanlış yapıyorlar. Yahu siz Türk milletini tanımıyor musunuz? Türk milletinin hassas noktalarını bilmiyor musunuz?"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Önce Türkiye Buluşması'na katılırken alana girişte "Bozkurt Kemal" sloganlarıyla karşılanması dikkat çekti.
Elbette bir köşe yazarı olarak benim de dikkatimi çekti.
Bu ülke tarihinde hiçbir zaman ülkücü-milliyetçi olmayan bir başka partinin genel başkanına “BOZKURT” diye hitap edilmemiştir. Ama gelin görün ki bu da oldu.
Ama neden oldu? Buna kimler sebep oldu? Bunun çok iyi ve doğru anlaşılması lazım.
Bu ülkede bu güne kadar ülkücüler ve milliyetçiler asla ve katta “ümmetçi” ve “solcu” partilere destek vermediler. Yanlarında durmadılar. Hele ki koltuk değneği asla olmadılar.
Hatta Milliyetçiliği ayaklar altına alanlara, TÜRKİYE CUMHURİYETİ ibaresinin kısaltmasından bile rahatsız olup kaldıranlara, “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü söylemlerinden çıkaranlara asla destek vermemişlerdir.
Peki, ne oldu da özde ülkücü ve milliyetçi geçinenler bu aşağılamalara ses çıkarmayıp sözde ülkücü ve milliyetçi oldular?
Hangi amaç veya menfaat bir yüce ideolojinin mensuplarını (!) özde olmaktan çıkarıp sözde haline getirdi?
Bugün her alanda yaşanan kutuplaşmalar artık bir ideoloji içinde de var olmuştur. İdeolojiler içinde fraksiyonların oluşması normaldir ama kutuplaşmalar asla olmamıştı bugüne kadar.