Yaşadığımız gündeme ilişkin bunca olumsuzluk ve garabeti yaşayıp, bize yaşatılanları eleştirirken, güzelliklerimizi, sevdiklerimizi göremeyecek kadar körleşmişken, arayıp soramayacak kadar yüreklerimiz kurumuşken, sevgili kardeşim Erol Karaer yazınca haberim oldu sevgili kardeşim Uğur Meydan’ın vefat ettiğinden.
Önce yüreğime ateş, sonra aklıma o güzel mahallem ve anılarım düştü.
Tam da Varlık ile Becelgen sokakların kesiştiği noktadaki meydanın etrafında, 19 Eylül İlkokulunun duvarlarına bitişik konuşlanmış şimdilerde geriye çok azı kalmış eski Rum evlerinin olduğu yerdedir Düzmahalle.
Hemen hepsi sarı saçlı mavi gözlü ama ırkçılık, ayrımcılık bilmeyen Selanik göçmenlerinin ikamet ettikleri yerdi Düzmahalle.
İster solcu isterse sağcı olsun, kesinlikle HALKÇI ve ATATÜRKÇÜ idi sakinleri.
Hacısı da vardı hocası da vardı ama tek bir yobazı, kara cahili yoktu o mahallenin. Hemen hepsi okumuş, sanatçı olmuş, gazeteci olmuş, öğretmen, doktor olmuş asri ve medeni insanlardan oluşurdu.
Çocukluğumuzun en güzel günlerini ve gecelerini geçirdiğimiz yerdi o meydandaki Safiye teyzenin evinin önündeki taşlık.
Sanki evimizin bir odası gibiydi bahar ve yaz aylarında. Kışın ise pencerelerinden bir birimizi görebildiğimiz, gözlerimizle birbirimizi kucakladığımız yerdi.
Rahmetli Uğur’un ağabeyi Âdem Meydan ve Erol’un ağabeyi Halil Karaer ile birlikte aynı sınıfta okumuştuk evlerimizin karşısındaki 19 Eylül İlkokulunda.
İlkokuldan sonra Ordudan ayrılmış gurbete gitmiştim okumaya.
Sadece yaz tatillerinde gelebilmiştim Düzmahalleye. Ama her gelişimde tüm vaktimi yine o mahallede, o meydanda, o kardeşlerim diye bildiğim arkadaşlarım Halil, Âdem ve diğerleri ile birlikte geçirmiştim.
Ben de o mahalledeki her çocuk gibi Erol’ ların bahçesinden az mandalina ve portakal aşırıp yememiştim hani. Hem de ağabeyleri Halil ve Âdem ile birlikte.
Öylesine saf, naif ve temiz bir arkadaşlığımız olmuştu ki o mahallede kardeşten öteydik. Her ev o mahalledeki çocukların da eviydi. Karnın nerde acıktıysa en yakın eve girip Allah ne verdiyse yenirdi. Hepimiz kimin annesi neyi güzel yapar bilirdik.
Hayat şartları çoğumuzu saçtı savurdu o mahalleden. Kimimiz öldük, kimimiz taşındık, kimimiz ise hepten terk ettik Orduyu.
Ama her daim, kalbimizin en güzel yerinde sakladık o mahalleyi, o mahallenin HALKÇI ve ATATÜRKÇÜ güzel insanlarını. Hiç çıkarmadık aklımızdan ekmeğimizi, sevgimizi ve umutlarımızı paylaştığımız, tıpkı Erol’un dediği gibi “Selanik Mavisi Gözlü” arkadaşlarımızı.
Melekler yoldaşın olsun Uğur… Ailenin ve sevdiklerinin başı sağ olsun.