Anadolu ve Mezopotamya uygarlıkları hakkında çok fazla yazılı belgeye sahip olamasak da , edindiğimiz mitolojik kaynaklar bize kadın-erkek ilişkisi hakkında yol gösterici olmuş ve günümüz koşullarına göre karşılaştırma yapma ve daha da önemlisi insanoğlunun gelişmeye mi? yoksa gerilemeye doğru mu? Yol aldığını kavrama fırsatı sunmuştur. Anadolu ‘da Demeter, Afrodit , Pyske, Atena ,İsis,,İştar ,Nut gibi tanrıçalar olması o dönemlerde kadınların toplum içerisinde ki konumunu bize gösterici olmuştur. Mitoloji de yer alan tanrıçaların ortak özellikleri çocuk olmaları ve bereketi temsil etmeleridir.Tam olarak bu yüzden kutsal sayılmışlardır. Bu yazımızın konusu binlerce yıl sonra aynı topraklarda kurulmuş olan devletlerde doğan çocukların uğradığı ‘’cinsiyet eşitsizliği’’dir.
Adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre Türkiye’nin toplam nüfusu 80.810.025 olmakla birlikte , toplam nüfus içerisinde çocuk nüfusu 22.883.288 olarak kayıtlara geçmiştir. Bizim gibi geleneksel toplumlarda çocuk yetiştirirken bilinçsizce kız-erkek ayrımı sistematik şekilde yapılmaktadır. Erkek çocuklara büyüme aşamasında tüm özgürlükler tanınırken , kız çocukları için baskı hakimdir. Bu durum Ebeveynler ve diğer aile üyelerinin eğlence amacıyla yaptığı şakalara dahi yansımıştır. Erkek çocukları her zaman hata yapma özgürlüğüne sahipken kız çocuklar sürekli bir disiplin içerisinde yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Yazıyı okurken anlatılanlar hepinize doğal olarak gelse de yukarıda anlattığımız şekilde yetiştirilen kız ve erkek çocukları , gelişimlerini tamamlayıp kadın ve erkek olarak toplumda yer aldığında ; farkında olmadan cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmakta veya cinsiyet ayrımcılığını kendileri uygulamaktadırlar. Dünya genelinde kadının tarım dışı sektörlerdeki istihdam oranı %35 iken erkeklerin %65 olması bunun en somut örneğidir. Büyük şirketlerde çalışan üst düzey yöneticilerin büyük bir çoğunluğunun erkeklerden oluşması da tesadüf değildir.
Anayasa’mızda güvence altına alınmış olan hak ihlalleri en çok ‘’cinsiyet ayrımcılığı’’na maruz kalan kız çocukların kendi ebeveynleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Türkiye ‘de her üç evlilikten biri çocuk yaşta evlendirilen çocuklardan oluşmaktadır.(2002-2014 yılları arasında 504.957 çocuk ,2010-2013 yılları arasında 134.629 çocuk evlendirilmiştir.)Tüik raporlarına göre kız çocuklarının evlendirilme oranı erkeklere göre 20 kat daha fazladır. Evlendirilen kız çocuklarının %82 ‘nin okuma yazma bilmediği ,%97,4 ‘ünün ise evlendiği için eğitimine devam edemediği tespit edilmiştir. Cinsiyete göre işlenen suçlarda dahi ‘’kız çocuklarının mağdur olma’’ sayısı erkeklere göre çok daha fazladır.
Cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmanın en etkili yolunun ‘’her çocuğun kutsal olduğuna inanmakla ’’ ve ‘’ayrımcılığa sebebiyet veren alışkanlıklarımızdan’’ vazgeçmekle başlayacağını unutmamalıyız.
Saygılarımızla,