Türkiye’de kadınların siyasi sistemde kabul görmeleri ve özne olabilmeleri, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri zor olmuştur. Ataerkil siyasi yapılanmanın egemen olduğu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, kadının toplumsal ve siyasal bir sorun karşısında çözüm üretemeyeceği, siyaseti beceremeyeceği önyargısı ne yazık ki günümüzde dahi etkisini sürdürüyor. Öyle ki siyasi partilerdeki erkek egemenliği doğallaştırılmakta ve olağan olarak sunulmaktadır.
Türkiye’de kadınların siyasi yönden ilk ve en önemli atılımı 1923 yılında kurulmaya çalışılan Kadınlar Halk Fırkası olmuştur. Nezihe Muhiddin başkanlığında bir grup kadın tarafından kurulan bu Fırka dönemin kadınların siyasi hakların kazanım talebine dair önemli bir örgütlenme ifadesi olmuştur. Ancak tüm uğraşlara karşın Kadınlar Halk Fırkasının kuruluşuna sakıncalı, gereksiz, hadsizlik gibi değerlendirmelerle ve kadınların seçilme ve seçilme hakkının Anayasa’ya göre olmadığı gerekçesi ile izin verilmemiştir.
Siyaset dışına itilen bu kadınlar, mücadelelerine devam etmek için farklı bir yöne evirilerek halen faaliyetine devam eden Türk Kadınlar Birliği’ni kurmuşlardır. Ancak Kadınlar Halk Fırkasının kurulamayışı, kadınlar nezdinde etkisini uzun süre devam ettiren hayal kırıklığına ve geleceğe dair birtakım çekinceler ve geri çekilmeler yaratmıştır.
Günümüzde feminist hareketlerle birlikte kadın ve siyaset ilişkisine dair önyargıları, çeşitli teşvikler ve partilerin kadın kotası gibi uygulamalar ile engellenmeye çalışılsa da kadının siyasi olarak var olma mücadelesi “ikincilleşme” veya “erkekleşme” ile sonuçlanabiliyor. Bu da belli bir süre sonunda kadınların siyasetten uzak durmasına ya da siyaseti kendisinin beceremeyeceği bir alan olarak kurgulamasına neden oluyor.
“Erkekleşme” dediğimiz kavram, bir kadın siyasetçinin, siyasal alana dahil olabilmesi ve söz söyleyebilmesi için erkeğe benzemesinin ya da erkek gibi davranmasını ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle, Türkiye’de siyasal alana dahil olabilmek ve söz söyleyebilmek için öncelikle “erkekleşme”, erkeğe benzemek ya da erkek gibi davranmak âdeta bir gereklilik halini alabiliyor. Günümüz kadın siyasetçilerinde de ne yazık ki bu durum açıkça görülüyor.
Kadın ve siyaset ilişkisinde günümüzde aşılması gereken engellerin hâlâ çok büyük olduğu açıktır. Ancak kadınların, siyasetten uzak duruşları erkek egemen yapının daha çok pekişmesine sebep olmaktadır. Bu sebeple kadının siyaset içerisinde kendi cinsiyetinden sıyrılma beklentisinin engellenmesi, kadınların siyasette daha çok görev alması ve ataerkil yapının kırılması ile mümkün olacaktır.