80’ler 90’lar denince bir çok orta kuşak ah çekiyor. O yıllar sevginin saygının daha anlamlı olduğu yıllardı. Çocuklar dışarda güvenle oynayabiliyor sosyalleşme daha da güçlü hale geliyordu. Bu gün geldiğimiz noktada haber kanallarında kadına şiddet çocuğa şiddet ve buna benzer bir sürü iğrenç haber. Biz toplum olarak bu değildik. Boşanmanın adabı alacak verecek davalarının bir adabı vardı. Bana göre çılgın bir hayat tarzı her şeyimizi elimizden aldı. Kendi çocuğuna hele de yıllarca aynı yastığa baş koyduğu eşine saygısı olmayan kişiler haberleri doldurur oldu. Toplum olarak teknolojinin pençesindeyiz. Merkez noktadan uzakta yaşamak sanki bir farklılık getirircesine bir konu hakkında hemen ilk sarıldığımız şey internette arama motorları. Dedik ya eskiden babaya anneye büyüğe sorulur danışılırdı. Her konu doğru cevap vermese de tecrübe mutlaka doğruya ulaştırırdı. Çok şey kazandık. Teknoloji aldı bizi uçurdu. Kabul etmek gerekir muasır medeniyet bu olsa gerek. Ya kaybettiklerimiz. Keşke kaybetmeden bunlara sahip olabilseydik. Dışarda oynayan çocuklar hem gelişim hem iletişim de daha öndeydiler. Şimdi dünyanın diğer bir ucunda arkadaşlık edinen çocuklar yerlerinde kalkmaz oldu. Kendi mahalle arkadaşından bir haber olan gençler aslında tehlikenin farkında bile değiller. Türk toplumunun değişmeyen bazı kırmızıçizgileri vardır. Vatan Millet Bayrak Namus gibi halen bunlar çizgimiz. Saygı olmayan bir toplumda bu çizgilerde tehlikededir. Kendi komşusundan bir haber olan gençler kilometrelerce uzakla ilgileniyor. Sanki etrafındakiler yokmuşçasına. Bunlara bazı kanallardaki seviyesiz diziler ha bire körüklemede. Orta kuşak için sanki iki farklı Türkiye. Yokluk yıllarından bu zamana kadar gecen süre çok ciddi bir süreç. Gençlerin görmediği o yıllar hikaye gibi oldu. Özümüzle teknoloji ve ilerleme aslında çok güzel. Sadece bu balansı yakalamak lazım. Önce aile sonra da okul ilişkileri çok önemli. Hepimize düşen en asli görev çocuklarımıza o yılları da aşılamak. kalın sağlıcakla