Aktif siyaset yapmaya ya da siyasetçi olmaya çalışan, hayalinden ve aklından maliye veya hazine bakanı veya en kötü ihtimalle vergi daireleri genel müdürü olmayı geçiren hesabı kitabına uydurmayı meslek edinmiş biri Vergi Barışı uygulamasının doğru olmadığını söylemiş.  

Siyasetçilerin genel vasıflarını şöyle sayarlar: Donanımlı, dürüst, zeki, saygılı, güvenilir, hassasiyetlere ve değerlere duyarlı, hümanist, aktivist ve zaman zaman da popülist olan insandır. Siyasetçiler öncelikle, ülkelerine, vatandaşlarına, seçmenlerine, ideolojilerine ve temsil ettikleri partilerine karşı sorumludurlar. Söylemlerinde ve eylemlerinde azami dikkat ve imtina göstermelidirler. Aksi halde hem siyasi gelecekleri hem de partileri zarar görür.

Demek ki bu tanımlamalar nafileymiş. İçinde yaşadığı toplumun gerçeklerini, ekonomik durumlarını, zaaflarını, zayıflıklarını, değerlerini, beklentilerini veya çaresizliklerini anlayamamış, öğrenememiş ve algılayamamış bir kişiden siyasetçi olmuyormuş işte. Üstelik bu tür söylemleriyle hem kendisine hem de yaranmaya çalıştığı partisine zarar veriyor.

Bak şimdi beni iyi dinle değerli siyasetçi adayı hesapçı kitapçı kardeşim! Vergi barışı nedeniyle devlet zarar ediyor diyorsan yanılıyorsun. Devlet vergisini kuruşuna kadar alıyor. Hatta ülkedeki tefe-tüfe oranlarında reel enflasyon kadar gecikme faizini de üstüne koyarak alıyor. Vaz geçtiği şey sistemin içine her nasılsa yerleştirilmiş vahşi kapitalizm ürünü olan katlanmış faizler ve cezalardır. Sen de nasıl bir kafa var ki halkının ceza ve katlanmış vahşi faizleri ödemesini içine sindirebiliyorsun.

Makarnacı, kömürcü diyerek seçmeni önce aşağıladın. Kırmızı kartı yedin oturdun oturma organının üstüne. Sonra bu tür yanlış söylemleri partindeki iyi niyetli birkaç insan samimiyetle düzeltmeye çalıştı. Ama sizde patavatsız o kadar çok ki bu yüzden olduğunuz yerde sayıp duruyorsunuz.

Örneğin, içinizden biri çıktı apoletleri sökeceğim dedi. Umutları yıktı. Bir başka patavatsız çıktı ideolojisi ile alakası olmadığı halde ezan Türkçe okunmalı diyerek inançların uygulamasını değiştirme yönünde öneride bulundu. Hem kendisine hem partisine zarar verdi.

Siyasetçi olacaksan halkının daha fazla refah içinde yaşaması yönünde uygulayacağın projelerini ve politikalarını anlatacaksın önce. Ya da vergi barışı yerine halkının zorluklarını aşması yönünde getireceğin yenilikçi uygulamaları veya vergi politikalarını anlatacaksın. Hiçbir projen yoksa sus bari. Gez sokakta. Her gördüğünün sırıtarak elini sık. Belki anlamadığın siyasete ısınırsın alışırsın o zaman.

Vergi barışı ile birazcık nefes alabilmiş Kobileri ve esnafı fırsatçı mı zannettin? Parası vardı ama art niyetli olduğu için mi gününde ödemedi zannettin? Vergisini ödemeyenlerin hepsinin sadece birkaç tuzu kuru zengin mi olduğunu zannettin? Ne zannettin?

Sen vergi barışına rağmen kaç kişinin daha ilk taksiti bile ödeyemediğini ve maddi imkânsızlıkları nedeniyle bu fırsattan da yararlanamadığını biliyor musun? Ne yapsın esnaf? İşyerlerini kapatıp devlet memuru mu olsun. Var mı böyle bir imkân veya devlette istihdam alanı. Ya da çiftçi mi olsun? Var mı onlara tahsis edebileceğin arazin? Nedir önerin?

Eğer sen aktif siyasete girmeye çalışan, siyasetçi olmaya aday biri olmak istiyorsan bu kafayla bırak oy almayı mensubu olduğunu ilan etiğin partinin oylarını da düşürürsün.

Her şeyden önce insanına, seçmenine saygı göster. Sırf eleştiri veya zıtlık olsun diye muhalefet ettiğin partinin yaptığı popülist de olsa bazı iyi uygulamalarını yaşadığın toplumun menfaatlerine ters düşerek kötüleme. Kötüleyeceksen o kadar çok yanlış şey var ki göremediğin.

Sen bu kafayla zor yaparsın siyaseti. Git iyi bildiğin hesabı kitabına uydurma işini yap. Vergini de gününde öde. Ödeyemeyenleri de aşağılama. Her parası olanı dürüst, olmayanı sahtekâr zannetme.

Hadi git işine! Kasım kasım kasılarak yürüyünce, ekose ceket giyince, gözlük takınca, 2 gazeteye demeç verip resmin çıkınca siyasetçi mi olacağını sandın zübük! Yürü git milletin hesabını kitabına uydurmaya devam et sen! Siyasetçi olacakmış? Sevsinler….