Tırnak içerisine aldığım başlıkta ki sözleri kimler sıkça ve rahatlıkla söylüyor biliyor musunuz? Kadına şiddet ve hakaret yapanlar. Parasına güvenen ve para ile her türlü rezalet ve kepazeliği kendilerine reva gören egoist, nobran insanların uyguladıkları şiddet karşılığında aldıkları Bin küsür Liralık para cezasıyla kendilerini kurtarmış sayıyorlar.
Yine bu sözleri husumetli olan kişiler, tutuştukları kavgada kim üstün geliyorsa yani dayağı atan kimse veriyor bu cezayı yatmaktan kurtuluyor. Zaten yatma cezası da yok çok şükür. Önüne geleni döv, önüne gelene hakaret, küfür, tehdit yap, ondan sonra ver üç kuruş kurtul cezadan. Oh ne ala memleket değil mi?
Ordu’da boşanma vakalarının arttığı bu dönemde aile içi şiddetlerde şiddet ve hakaret uygulayan eşlerin aldıkları cezaları incelediğimde önüme maalesef böyle bir tablo çıktı. Eşini, çoluk çocuğunu döven sonra da mahkemelik olan bu barbarların aldıkları para cezasıyla kurtulmaları hangi adalete sığıyor? Bilemiyorum.
Adam ister muhtar olsun, ister polis, ister memur veya işçi ne olursa olsun elinde ki mühre, oturduğu makama, sığındığı rütbeye güvenen şiddet meyillisi kim varsa paranın da gücü ile her şeyi kendilerine mubah görüyorlar. İşte böyle durumlarda hani adalet, hani hak, hani hakkaniyet deriz ya.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen gün yeni Anayasa değişikliği konusunda üç aşağı beş yukarı bir profil çizdi. Umutlandım desem yalan olmaz. Çünkü tamamen sivil bir Anayasa hazırlığına iktidarın adım atması olumlu bir adım diye düşünüyorum.
İnşallah bu hazırlık içerisinde ben şuyum, ben buyum, bana bir şey olmaz, bir şey yapamazlar, veririm üç kuruş, dönerim köşeyi, ettiğimde yanıma kar kalır diyenlere de bir formül bulunur İnşallah.
“Döverim de söverim de parayla değil mi?” zihniyeti bakalım ne zaman milatta yerini alacak. Allah bu tür insanlara önce vicdan sonra da akıl ve fikir versin. Başka ne diyeyim…