Ekranlara yansıyan haberler içimizi karartıyor. Bugün doyduğumuz için şükrediyoruz ama yarın doymak için ne yapıyoruz.
Adamlar vurgun yemiş bir vaziyette barbar bağırıyorlar.
Tarımsal ürünlerde dışa bağımlı hale geldik.
Çiftçi corona virüsü salgını ile tam bir çıkmaza girdi.
Tarımın milli gelire ve istihdama katkısı azalırken, çiftçinin yıllardır devletten alacağı büyümekte, desteklenmeyen çiftçi faizli kredilere başvurmakta, borç batağında tarlasını satmaktadır.
Tarımsal alanda örgütsüz olan çiftçilerimiz üretimden çekilirken, son yirmi yılda 3,5 milyon hektar işlenebilir tarım arazisini ekmekten vazgeçti.
Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)ye kayıtlı çiftçi sayısı 2003 yılında 2,8 milyon iken günümüzde 2,1 milyona düştü.
Yaklaşık 700 bin çiftçi son derece yetersiz olan tarım desteğini bile almayı bıraktı.
Gerek üretim alanlarının daralması, gerekse çiftçi sayısındaki düşüş, tarımda bir üretim sorunu olduğunu açıkça göstermektedir.
Ne kadar dikkate alınıyor bilmiyorum. Lakin bir gerçekle yüz yüzeyiz.
“Üretmezsek beslenemeyiz.”
“Üretemezsek tüketemeyiz.”
“Üretemezsek kıtlık ve açlık yaşarız.”
“Salgın sonrası tarımda ciddi sorunların ortaya çıkmaması için destek paketlerinin konuşulması ve salgın sonrası planın ortaya çıkarılması gereklidir.”
Anlaşılan o ki; eğer şimdiden önlem almaz isek, salgının yarattığı krizin bedeli büyük olacak.
2020 yılı için üretim azlığından dolayı, 2021 yılı için telafisi mümkün olmayan tarımsal krizlere neden olacak.
Covid -19 ile mücadele ettiğimiz bu dönemde, bundan sonraki savaşımız tarım alanında olacak gibi görünüyor.
Acil, hem de çok acil. Tarım ve hayvancılık sektöründe özel destekleri devreye sokmak, tarım alanında yapıcı bir politika oluşturmak gerek.
Her koşulda üretmeye devam etmek, tarımsal üretimimizi planlı bir şekilde artırmak zorundayız.
Üretimi ve üretenleri desteklemek isek durum vahim.
Köyde evin arka bahçesine ektiğimiz pancarı bile bulamayabiliriz.