Ordu Büyükşehir Belediyesi ve Altınordu Belediyeleri içerisinde bulunduğumuz yaz aylarında hummalı bir şekilde alt yapı çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu çalışmaları yaparlarken yeni yeni trafik te ulaşım koridorları ve güzergahları da beraberinde açılıyor. Turizme aday bir şehir olduğumuz için bu çalışmaların yerinde ve zamanında yapıldığı kanaatindeyim.
Ancak trafikte ki araç sürücülerinin başka araç sürücülerine karşı ve yayalara karşı da hoşgörüsüzlüklerine de bir türlü anlam veremiyorum. Baksanız, görseniz sanki herkes paşaya kelle götürüyor. Sürücülerde bir acelecilik, bir telaş bir sabırsızlık almış başını gidiyor. Adamlar ellerinden gelse kaldırıma dalıp insanları biçe biçe gidecekler. Pes yani demekten kendimi alamıyorum.
Birde trafik ışıklarının olmadığı yerlerde özellikle şehir içlerinde ki kavşaklarda, araçlar nerdeyse birbirlerinin üzerine çıkacaklar. Yol kimin belli değil. Aracın burnunu yola sokan kendini yol geçen hanında hissediyor. Bu TEDES’i şehir içinde ki bazı noktalara damı yerleştirsek? Ne yapsak diye düşünüyorum. Yoksa bu trafik kültürü böyle gelip böyle gidecek gibi görünüyor. Hani babadan oğla nasıl geçerse öyle geçer misali.
Aynı zaman da bu sabır ve hoş görü yoksunu sürücüler, ana yol dahi olsa trafikte geçiş hakkı önceliğinin önce yayalarda olduğunu da inanın bilmiyorlar. Nasıl ehliyet alıyorlarsa artık?... önlerinde ki araçlara korna çalarak gürültü kirliliği yapanlar mı? Yaya karşıdan karşıya geçmek isterken insanların burunlarının dibinde biterek çaldıkları kornalarla ve sözlü tacizleri ile hakaret edenler mi? Zira kendini yola atan ve girdiği yoldan önce kendileri çıkan mı?
Yani çok şükür trafik kültürümüzde argodan yana, tacizden yana, daracık alanlarda bile süratten yana, eksoz, korna gibi unsurlarla gürültü kirliliğinden yana kültürümüz bayağı bir geniş değil mi? Eh ne yapalım bize de ‘Ne kültür ama’ demekten başka bir şey düşmüyor.