Oldubitti. O gece şiddetli yağmur yağdı. Ordu’nun dereleri bırak yukarı akmayı, kapatılan yolunu bulamadığı için şehrin sokaklarına bıraktı kendisini.
Su taşkınları oldu. Evler, arabalar, işyerleri, cadde ve sokaklar sular altında kaldı. Zarar gördük. Çok şükür can kaybı olmadı.
Bağırdık, çağırdık bir süre. Sosyal medyadan serzenişte bulunduk kendimizce sorumlu olduğunu düşündüğümüz kişi/kişilere/kurumlara.
O kadar.
Akabinde SUÇLU bulundu. “Yetersiz alt yapı.”
***
Çoğumuzun sonradan haberi oldu. Ordu’da tam 11 tane dere mevcutmuş. Farkında mıydınız? Hayır.
Çünkü yine açıklandığı üzere bu derelerin kiminin üstü kapatılmış kiminin üstüne ev yapılmış. Araştırın bir, belki de daha önce dere yatağı olan bir yerin üzerine yapılan bir evde oturuyorsunuz. Neden olmasın?
Her şiddetli yağmurda musluktan akar gibi duyduğunuz su sesi, yatağa işeyen küçük oğlunuzdan değil, evin altından geçen kapatılmış dere yatağından sızıp geliyor olabilir.
Yağmurun derelerde yolu kapatılmış. Kapatılan yoldan akamayan yağmur suyu kendisine farklı bir yol arayışı içerisine girince sonuç malum. Taşkınlar, su basmaları, malum bir şehre yakışmayan görüntüler.
Çok öncesine gitmek lazım. 2000’li yıllar öncesine. Her seçimde vaatler çöplüğünde vatandaşı kirletenlere. Bizleri yönetenlere/yönettiğini zannedenlere kadar inmeli.
Kimler göz yummuş bu hesapsız kitapsız yapılaşmaya, kimler izin vermiş derelerin üzerine evlere, kimler görmezden gelmiş ve imzalamış önlerine konan o dosyaları.
Şehrin altında 11 dere olduğunu söylüyor Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler. Su kontrol edilmezse felaketlere dönüşeceğini söylüyor.
Oysa işini bilen için yağmur felaket değildir.
Asıl felaket nedir bilir misiniz?
Yönetenlerin bilgisiz, görgüsüz, deneyimsiz ve liyakat sahibi olmamasıdır.
Asıl felaket, bilgisizlerin yetkisiz, yetkililerin bilgisiz olmasıdır.
Yoksa yağmur berekettir.
Yağmur toprak kokusudur.
Yağmur yeşermektir.
Yağmur yeniden can bulmaktır.
Yağmur hayattır…