Tencerenin düdüklüsünün çıktığı dönemlerdi.
Varlıklı ailelerin mutfaktaki en büyük süsüydü.
Düdüklü tencereyi almak herkesin harcı değildi.
Anam komşulara gider eve gelince ballandıra ballandıra anlatırdı.Anama göre düdük çalarmış.Babamda “yahu hanım türküde söyleseydi bari” diye takılırdı anam”a..
Bir zaöman sonra tutturdu anam düdüklü tencere diye..
Eve zar zor kara tencere alabilen babam nasıl düdüklü tencere alacaktı.
Düdüklünün fiyatı Murat 24 arabası fiyatı gibiydi.
Bizim mahallede kimin evinde düdüklü varsa o aile mahallenin ağası gibiydi..
Babam hesap , kitap yaptı..
Düdüklü tencere alabilmek için aralıksız üç ay çalışması lazımdı..
Allem etti kalem etti. Bir gün elinde bir torbayla eve geldi. Anama “ al bakalım sana düdüklü tencere “ dedi. Anamın gözleri ışıldadı. Hemen torbaya sarıldı.
Yırtık bir gazete kağıdına sarılı paketi açtı. Gıcır gıcır bir tencereydi. Anam evirdi , çevirdi, altına baktı , üstüne baktı” babama bunun düdüğü nerde , düdüğünü bulamadım “ diye seslendi..
Babam “torbanın içine bak “dedi. Anam torbayı tutup silkeledi. Bir oyuncak düdük düştü yere.Anam şaşırmıştı. Bir şeyde diyemedi. Öylece kalmıştı. Sonra “ benimle dalgamı geçiyorsun “ diye babama bağırmaya başladı.
Babam” hanım ne bağırıp duruyorsun. Sen düdüklü tencere istemedin mi. İşte bak aldım ya”. Dedi.
Anam” Nasıl aldın.Ben bu tencerede pancar pişirirken düdük nasıl çalacak ki” diye sordu..
Babam” niye çalmasınki. Bak şimdi sen pancarı tencereye koyacaksın. Pancar pişene kadar elindeki düdüğü öttüreceksin. Al sana düdüklü tencere “ demesin mi?.
Anamın hiçbir zaman düdüklü tenceresi olmadı.
Ve biz mahallemizde hiç ağalık yapamadık..
Nereden nereye?.
Dün düdüklü tencere bulamıyorduk.
Bugün uzaktan kumandalı tencereleri beğenmiyoruz..