Babamın okuma yazması yoktu.
Başını sokacak evi de yoktu zaten..
Arada bir iş bulursa gider, milletin çerini-çöpünü toplar , kazandığı üç kuruşla evini geçindirmeye çalışırdı..
Üç kardeştik...
En küçük olmamdan dolayımımdır nedir, bana çok düşkündü…
25 kuruş verirdi bana okula giderken. Ben bir kısmını harcar, bir kısmın da Yılmaz Güney ya da Cüneyt Arkın’ın filmleri için saklardım…
Param olmadığında ise film afişlerini sokaklara asar filmi bedavaya getirirdim…
O zamanlar, Yılmaz Güney’in köyün zengin ve zalim ağalarına baş kaldırması yada Cüneyt Arkın’ın tek başına Bizans imparatorluğunu perişan etmesi hoşumuza giderdi…
Namus ve ahlakın, sevgi ve saygının, adamlığın, mertliğin, bölüşülen kuru ekmeğin tadının yaşandığı yıllardı o yıllar…
Sonra 12 Eylüller gördü gençliğimiz..
Hiç unutmam..
Askerler evleri tek tek ararken yasak yayın bulmuştu! Evimizde...
Yasak yayın diye aldığı kitabın adı Atatürk ilke ve inkılaplarıydı…
Bize sorgu sırası 25 gün sonra gelmişti…Sorguya alındığımızda yüzbaşı
" Bunu niye getirdiniz?"
Dediğinde beni götüren zavallı jandarma eri "Yasak yayın bulduk komutanım"
Diyerek yüzbaşıya uzattı kitabı… Kitaba bakan yüzbaşı jandarmaya sert bir şekilde bakarak sordu
" Bunun neresi yasak?"
Jandarma eri kendinden emin suçumu garantilemişti verdiği cevapla
" Baksanıza komutanım kitapta devrimcilik yazıyor"
Bu gün hala gülerim bu olay aklıma geldikçe.Biz o dönemler devletimizi, bayrağımızı, halkımızı hakikaten çok seviyorduk. Bizim istediğimiz düzene çeki düzen vermekti…
McCarytlerden, Morrisonlardan, Marshallardan kopup kendi insanlarımızla özleşmekti…
Yürüyüşlerimiz, mitinglerimiz, afiş asmalarımız, sloganlarımız, marşlarımız , türkülerimiz hep bu güzelim ülkemizde , güzelim insanlarımızın mutlu bir geleceği olması içindi…
Okumak istedik, okutmadılar… İş istedik dışladılar…
Hakkımızı istedik copladılar..
Hamal babamın tek isteği benim devlet memuru olmamdı…
Ama ben devlet memuru olamazdım ,çünkü devlet beni dövüyordu...
Zaten ben de devlet memuru değil insan olmak istiyordum..
Babam ,toprağı bol olsun, beni devlet memuru olarak göremeden bu dünyadan göçüp gitti…
Belki devlet memuru olamadım baba...
Ama ahlaksızlık yapmadım… Devletimi soymadım... Yolsuzluklara bulaşmadım… Bir karıncayı dahi üzmedim..
Seni dinlemeyip insan olmak, adam olmak istedim…
Üzgünüm Baba…