Kimse bilmez Tanrıdağ’ın yaşını,
Duman almış Altayların başını,
Uçurtmuştur baştan devlet kuşunu,
Satvetine yüz çevirmiş zaman hey !
Koca Türk’ün düştüğü dert yaman hey !
Dört bir yana dağılmış Türk soyları,
Sönmüş ocak, göçüp gitmiş boyları,
Dertli dertli akar bozkır çayları,
Saklar içten gizli ümit güman hey,
Koca Türk’ün düştüğü gün yaman hey !
Ak alnına kara yazı yazılmış,
Yaylalarda düğün - dernek bozulmuş,
Gelinlerin gür saçları çözülmüş,
Yada kalmış, diler elden aman hey !
Koca Türk’ün düştüğü hal yaman hey!
***
Dağdan dağa çarpıp gitmiş doğanlar,
Kayalarda iz bırakmış, al kanlar,
Ordulara buyruk vermez ilhanlar,
Nerde kalmış setler yıkan ferman hey !
Koca Türk’ün düştüğü dert yaman hey !
Harab olmuş Buhara’sı, Başkend’i
Matem tutmuş Semerkand’ı Daşkend’i
Kendi söyler, döker gözden yaş kendi,
Ne ozan var, ne yazan, ne Şaman hey !
Koca Türk’ün düştüğü dert yaman hey !
Kazan Başkurd batmış, Kırım sürülmüş,
Benim badem gözlü yarim sürülmüş,
Konum komşum bütün varım sürülmüş
Bulunur mu Sibirya’da iman hey !
Koca Türk’ün düştüğü hal yaman hey !
Türk elleri birbirine yadlanır,
Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek adlanır,
Azerî Türk yanar, içten odlanır,
Ana yurdun içten hâli duman hey !
Koca Türk’ün düştüğü dert yaman hey !
Orhun çağlar, yatmış eller ayılmaz,
Tarım çayı doğru yola koyulmaz,
Hey ! Seslenir Amuderya duyulmaz,
Sirderya’da kalmamıştır, derman hey !
Koca Türk’ün düştüğü dert yaman hey !
Hazar coşar, haber salar Kür’üne
Akıp gider Kür sürüne sürüne,
İdil ağlar, Altın Ordu yerine,
Aral da öz varlığından pişman hey !
Koca Türk’ün düştüğü dert yaman hey !
Azerbaycan dert içinde boğulmuş,
Sevenleri diyar diyar kovulmuş,
Ağla şair ağla yurdun dağılmış,
Nerde kopuz, nerde kırık keman hey?
Nerde büyük vatan, nerde Turan hey !