Bütün Türkiye bu aralar tek bir ismi konuşuyor. Kişiliğiyle, tavrıyla, duruşuyla, sözleriyle ve eylemleriyle bütün Türk milletinin sevgisine mazhar olmuş bir adam var ülkenin gündeminde.
O ki çok kısa bir süre öncesine kadar son derece az bilinen bir siyasetçiydi. Türkiye ölçeğinde büyük bir ilçenin belediye başkanlığını yapmış bir isimdi ama gerek toplumda ve gerekse de siyaset sahnesinde çok önemli bir rolü olan bir kişi değildi.
Kendi adıma Ekrem İmamoğlu ismini daha çok İBB başkan adayı olduğunda duymuştum. Zaman içinde herkes gibi ben de onu izleme, gözlemleme ve değerlendirme fırsatı buldum. Ki yine herkes gibi ister istemez mütevazi tavrını, ahlakını, kişiliğini, samimiyetini, dürüstlüğünü ve insanlığını sevdim. Ayrıca farkettik ki biz yıllardır böyle bir ismin özlemini duymuşuz.
Ülkemizin ve milletimizin geleceğinden duyduğumuz endişenin zirve yaptığı bir dönemde o bizim için umut ışığı oldu. Yine yeniden demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, hukuka ve adalete olan inancımızı sağladı.
Evet yaşlısıyla, genciyle, köylüsüyle, kentlisiyle, zenginiyle, fakiriyle biz bu güzel adamı sevdik. Onda özlediğimiz değerleri gördük. Ona umut bağladık. Bu sevginin en büyük önemi, toplumun tüm kesimlerine yayılmış olmasındadır.
Ekrem İmamoğlu bir partinin, bir ideolojinin ya da bir kesimin lideri değildir. O tüm Türk milletinin özlediği ve beklediği liderdir. Böyle olduğu içindir ki İBB başkanlığı değildir artık mesele.
İBB başkanlığını yeniden kazanacağına ilişkin hiçbir tereddüdüm olmamakla birlikte kazansa da kazanmasa da sayın İmamoğlu birkaç yıl sonrasının Cumhurbaşkanıdır. Öyle %50’nin falan değil tüm Türk milletinin Cumhurbaşkanı olacaktır. Bu kısa süreçten siyasetçilerimizin ve siyasi partilerimizin alması gereken önemli bir ders var elbette.
O da şudur ki milleti beğenmeyerek ve tercihlerini yargılayarak siyaset yapma dönemi bitmiştir. Çok açık bir şekilde görülmüştür ki millet doğru kişi söz konusu olduğunda tereddütsüz desteğini vermekte ve gönülden sevmektedir.
O halde yapılması gereken basittir. Vazgeçilmez olmadığını görmek ve bırakmasını bilmektir. Zira mezarlıklar kendilerini vazgeçilmez sananlarla doludur. Diğerleri için de birkaç kelam etmekte yarar var.
Korktunuz ve korkunuz size yanlış üstüne yanlış yaptırdı. Trabzonlular ile birlikte Giresunluları ve Orduluları, Pontuslu olmakla itham edecek kadar zıvanadan çıktınız maalesef. Pontuslu saçmalığına cevap vermeye bile gerek duymayız.
Ama şunu bilmelisiniz ki kökenimiz ne olursa olsun, kökenimizle gurur duysak da unutmasak da biz ne Laz, ne Gürcü, ne Çerkez değiliz.
Biz Türk’üz.