İçerisinde bulunduğumuz mübarek Ramazan Ayının son 9 gününe yaklaşmış bulunmaktayız. Başta Kadir Gecesini idrak edeceğimiz ve Fitre dönemiyle de nihayete erdireceğimiz kutsal ayımızda, ilimizde yapılan yardımların şekilleri ve ihtiyaç sahiplerine ulaşım kaideleri, sosyal medya da oldukça hedef tahtası haline geldi.
İslam Dininde; “Bir elin verdiğini diğer el görmez” hükmü aklıma gelince yapılan eleştirilere de hak vermemek elde bile değil, dedim kendi kendime. Çünkü yapılan yardım ve iyiliklerin afilisi, cakalısı, şovu ve gösterişi asla ve kata söz konusu olamaz. Bunu dinimizde zaten böyle emretmektedir.
Kendi kendime yine sormaktan kendimi geri alamıyorum. Peki, insanlar neden bu kadar gösteriş, güç ve ‘Ben’lik hırslarına kapılır? Bürokratından siyasetçisine, Sanayicisinden İşadamına, Sanatçısından soytarısına varıncaya kadar bu egoistlik neden? Üstelik bu duyguyu tatmin ettikleri zamanda ne kutsal günler, ne de Allah korkusu umurlarında…
Bu memlekette yetim çocuk kalmak hiçbir çocuğun suçu ve günahı değil. Yetim kalmanın onlarca çeşidi olsa da her çocuk Allah katında masum değilmidir? Bunlara uzanan ellerin ifşa edilmesi, şova dönüşmesi, reklamdan fazla reklam edilmesi Allah’a ne kadar revadır? Takdir sizlerin.
Şehit ve Gazi ailesi olmak bir onur, haysiyet ve şeref nişanesi değil midir? Hepimizin arzusunda, emelinde olan bu şehadet mertebesine hangi dini ve kalbi bütün mümin ulaşmak ve ermek istemez ki? İşte bu duygu ve düşüncelerden hareketle bir kez daha sormak istiyorum…
Bu çocukları ve bu aileleri her akşam meydan meydan alanlara taşıyarak ifşa etmek, afişe etmek, reklam etmek, en acısı da bunlara yapılan yardım ve iyilikleri dillendire dillendire, ballandıra ballandıra millete ve kameralara anlatmak ne kadar Allah’a revadır? Ne kadar hakkaniyetli bir tutum ve davranıştır? Ne kadar vicdani bir boyuttur? Burada da takdiri yine sizlere bırakıyorum.
Hani bu evlatlarımıza ve ailelerimize gitmeyin, gitmesinler der dediğinizi de şimdiden duyar gibi oluyorum. Ama nafile… Siz hiç lokmanız, bir dilim ekmeğiniz, elinizden alınır, kursağınızda kalır, üç kuruşluk maaş veya bağış yine elinizden alınır veya kesilir tehdidi ile karşılaştınız mı? İşte öyle bir durum var ortada. Bu sorunlar yalnız yetim çocuklarımızda ve şehit, gazi ailelerimizde değil, engelli vatandaşlarımızda da tablo aynı.
Düşünüyorum, bende yetim büyüdüm. 13 yaşımda yetim kaldığım günden bugüne kadar bütün ömrümü gözden geçiriyorum. Geldiğim noktada ancak şunu sorabildim kendime. Devleti, devlet kurumlarını yönetenleri ve bu ülkenin her hangi bir yerinde Allah korkusu ile diğer elden habersiz, verdiği eli göstermeyen bir yer, bir kurum, bir yönetici veya bir şahıs (istisnalar dışında) var mı? El insaf biraz Allah korkusu demekten hala kendimi alamıyorum…