20 Aralık 2024 Cuma Saat: 09:53
Uzaktan bakıyoruz birbirimize.
Mesafe uzak.
Neredeler haberimiz yok.
Kayıp ilanı versek bir işe yarar mı sizce?
***
Biz bizi biliyoruz, kendi yağımızda kavruluyoruz işte.
Sorunlar büyük.
Kartopu yuvarlanıyor ardımızdan gitgide büyüyerek.
Çığın altında kalmak korkusu bir yana,
Çığlık çığlığa sesimizi duyurmak çabaları da yetmiyor.
Konuşuyorlar.
İlgileniyormuş gibi görünüyorlar.
Gündemde tutuyorlar seviniyoruz.
Üstelik bir de sosyal medyada görüntü veriyorlar ya, tadından yenmiyor.
Sonuç, sıfıra sıfır elde var yine sıfır…
***
Sorunlar büyük.
Seçip,
Sandıktan çıkardıklarımız,
Bir umutla başkente gönderdiklerimiz ne yapıyor?
Memlekete ne faydaları oldu?
Yaşam kalitemize dair olumlu bir hamleleri oldu mu?
Yada hangisi yaralı bir parmağa işediler pek kimse bilmiyor.
***
Sorunlar büyük.
Seçip,
Sandıktan çıkardıklarımız,
Bir umutla başkente gönderdiklerimiz ne yapıyor?
Neredeler?
Kendileri kayıp.
Şehir kayıp.
Vatandaş kayıp.
Ara ki; bulasın…
Bir profesör, konferans vermek üzere salona girmiş. Ancak bakmış ki salon boş; sadece ön sırada oturan bir seyis var. Konuşup konuşmama konusunda kararsız kalan profesör, sonunda seyise sormuş:
“Buradaki tek kişi sensin. Sence konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?”
Seyis şöyle cevap vermiş:
“Hocam, ben basit bir insanım, bu işlerden pek anlamam. Ama ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesi kalmış olsaydı, yine de o kalan atı beslerdim.”
Bu sözlerden etkilenen profesör, konferansa başlamış. Tam iki saat boyunca konuşmuş da konuşmuş. Konferans sonunda hem rahatlamış hem de dinleyicisinin konuşmayı beğendiğinden emin olmak istemiş. Seyise dönüp sormuş:
“Konuşmamı nasıl buldun?”
Seyis şöyle cevap vermiş:
“Hocam, daha önce de söylediğim gibi ben basit bir adamım, bu işlerden pek anlamam. Ama ahıra gelseydim ve bir tek at kalmış olsaydı, onu elbette beslerdim. Ancak elimdeki tüm yemi bir anda verip hayvanı çatlatmazdım…”