Derya DERVİŞOĞLU

HZ. MEVLANA’YI TANIMAK VE ANLAMAK

3 Aralık 2024 Salı Saat: 09:55

Her yıl 7-17 Aralık tarihleri arasında, ölüm gününü “Hakk’a vuslat” yani “O’na kavuşma ve Düğün Günü” olarak niteleyen, ilahiyatçı, şair, mutasavvıf ve hoşgörünün öncüsü olarak bilinen, gerçek adı Muhammed Celaleddin olan Mevlana Celaleddin-i Rumi’yi ve değerlerini anma etkinlikleri gerçekleştirilmektedir. Barış ve kardeşlik ortamının oluşmasında büyük çaba harcayan Mevlana, yaşayış şekli ve geleceğe ışık tutabilen düşünceleri nedeniyle, hayatı merak edilen âlimler arasında yer almaktadır.

Maddi varlıkları gerçek âleme ve mutluluğa giden yoldaki engeller ( madde ile mana arasındaki ayrım )  olarak tanımlayan Mevlana, 1207 yılında Belh ( Afganistan ) şehrinde doğmuştur. Babası Belh şehrinin bilgini olan Bahaeddin Veled, annesi ise Belh Emirinin kızı Mümine Hatun’dur. Bazı siyasi olaylar nedeniyle Belh şehrinden ayrılan aile ve çevresi; başta Nişâbur, Bağdat ve Şam olmak üzere birçok şehre uğramış, en sonunda da Karaman’a yerleşmişlerdir. Mevlana’nın iki farklı evliliğinden, dört çocuğu dünyaya gelmiştir.

Toplumsal dayanışmanın gerekliliğini her fırsatta vurgulayan Mevlana, ömrü boyunca toplumdaki tüm bireylere iyiyi, doğruyu ve güzeli öğretmeyi amaçlamış, bu amacını gerçekleştirirken de her kesim ile iyi ilişkiler kurmaya özen göstermiştir. Manevi ilimlerdeki yetenekleriyle ön plana çıkan Şems-i Tebrizi ve Mevlana’nın karşılaşmasıyla da, ikisi de birbirlerini Hak aşığı olarak görmüşler ve ilahi aşkta birbirinden ayrı düşünülemeyen âlimler olarak akıllarda yer edinmişlerdir. ( Şiirlerinde mahlas kullanmadığı halde, Şems’i övmek için mahlas kullanmıştır.)

1273 yılında ölen ve türbesi Konya’da bulunan Mevlana, vasiyetinde şu ahlaki öğütlerde bulunmuştur: “Ben size, gizli ve aleni Allah’tan korkmanızı, az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi, günahlardan çekinmenizi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi, daima şehvetten kaçınmanızı tavsiye ederim. Halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı, avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmanızı, kerem sahibi olan salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim. İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd yalnız tek olan Allah’a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun.”

İslam kültürüne büyük hizmetler sunmuş olan Mevlana, çok önemli eserler de bırakmıştır. Mektubat, Mecalis-i Seb’a, Divan-ı Kebir, Fih-i Ma-Fih ve Mesnevi’yi ( en önemlisi olarak görülür) kültürel mirasımıza kazandırmıştır. O zamanlarda gündelik dil ile edebiyat dili farklı olduğundan eserler Farsça yazılmış, sonrasında Türkçeye çevrilmiştir. Ayrıca Mevlana yedi öğüdünde de, ısrarla evrensel iyiliğe işaret etmektedir.

O’nu anlamak ve O’nun maneviyatına yakışmak için kulak verilmesi gereken birlik ve beraberlik çağrısından sadece biri ise şu şekildedir:

 “Beri gel, daha beri, daha beri.

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?

Bu hır gür, bu savaş nereye dek?

Sen bensin işte, ben senim işte.”