8 Kasım 2024 Cuma Saat: 14:17
Allah böyle yazmış, ben ne yapayım?” demek doğru mudur?
Kader ve kazâya inanmak iman esaslarındandır. Ancak insanlar kaderi bahane ederek kendilerini sorumluluktan kurtaramazlar. Bir insanın, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, ben ne yapayım?” diyerek günah işlemesi uygun olmayacağı gibi günah işledikten sonra kaderi bahane ederek kendisini suçsuz sayması da doğru olmaz.
Kul sorumluluk doğuran fiilleri irade edendir ama yaratan değildir; zira yaratmak Allah’a (c.c.) mahsustur. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Allah, her şeyin yaratıcısıdır.” (el-En‘âm, 6/102) buyrulmaktadır. Her şeyin yaratıcısının Allah olması, bizim sorumluluktan kaçarak kötü ve yanlış işleri Allah’a havâle etmemize yol açmamalıdır. Bu, kader inancını istismar etmek olur. Ayrıca kader ve kazâya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslâm’ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Zira Allah, her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah (c.c.) da o sebeplerin sonucunu yaratır. Bu ilâhî bir kanundur ve kaderdir.
Sonuç olarak insanların, sorumluluk alanlarına giren meselelerde “Ben ne yapayım, kaderim böyle” demesi doğru değildir. İnsan, Allah’ın sorumluluk yüklediği alanda özgür bırakıldığı için inancından ve yapıp ettiklerinden hesaba çekilecektir.
Kader ve kazaya inanmak iman esası mıdır?
***
Kader ve kaza denince bunu iyi anlamamız gerekiyor!
Gelin o zaman hep beraber buna cevap bulalım.
Kader ve kaza, her şeyin Allah’ın belli ve düzen içerisinde yarattığı ve takdir ettiğine delâlet eden âyetlerin yanı sıra ilahî ilmin olmuş ve olacak tüm varlık ve olayları kuşattığını belirten âyetlerde de vurgulanmıştır. Bu âyetlerin bir kısmında Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “...O’nun katında her şey bir ölçü (miktar) iledir.” (er-Ra‘d, 13/8); “...Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.” (el-Furkân, 25/2); “De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez...” (et-Tevbe, 9/51).
Bu âyetlerden başka Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu, -kulun tercihi ile irtibatlı olarak- dilediğini dalâlette bırakıp, dilediğini hidâyete erdirdiğini, insanların ölümlerini O’nun takdir ettiğini bildiren âyetler de (bkz. ez-Zümer, 39/62; es-Sâffât, 37/96; el-Arâf, 7/178; el-Vâkıa, 56/60) kapsam açısından kâinatta her şeyin belli bir kadere bağlı bulunduğu, bunun da Allah Teâlâ tarafından belirlendiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) de “Cibrîl hadisi” diye bilinen hadiste, kaderi, iman edilmesi gereken şeyler arasında saymıştır. Bu hadise göre Cebrâil (a.s.), Peygamberimize, “İman nedir?” diye sormuş, o da, “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerriyle kadere inanmandır.” (bkz. Müslim, Îmân, 1 [8]; Ebû Dâvûd, Sünnet, 15 [4695]; Tirmîzî, Îmân, 4 [2610]) cevabını vermiştir.
Ehl-i sünnet âlimleri belirtilen âyetler ve Hz. Peygamber’in hadisleri çerçevesinde kader ve kazaya inanmayı iman esaslarından saymışlardır.