23 Ekim 2024 Çarşamba Saat: 09:25
Bugün arzetmeye çalışacağımız merâm, değişen isimler değişmeyen resimlere dâir olacak. Yâni Ordu'da gözlemlediğimiz, özellikle son 20 yıllık dönemde Ankara'daki köklü diyebileceğimiz değişime rağmen, bunun Ordu'ya yansımaması.
*ESKİ MAHALLE, YENİ ÇEVRE*
Çok ümitlendiğimiz, ilmine-irfanına, kültür ve birikimine, bir yanı Ankara olduğu kadar ağırlıklı yanının İstanbul olduğuna inandığımız, dolayısıyla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN'ın MEDENİYET TASAVVURU ifâdesinin mücessem hâli olarak düşündüğümüz ve Enver YILMAZ'ın zâhirî îmârının ardından özellikle gönderilip kenti şehre dönüştürme göreviyle tavzif olunduğunu tahayyül edip çokça ümit beslediğimiz, bu meyânda yazılar yazıp kendimizce birşeyler yapmaya, ulaşmaya, şehrin irfânî ihtiyaçlarını da duyurmaya çalıştığımız Bakanımız OBB Başkanımız Sn. Mehmet Hilmi GÜLER Bey'in de bu noktada, söylemde pozitif, eylemde negatif kalması bizleri, gerek Ankara'nın söylem ve vaadleri, gerekse bizim buradaki beklentilerimiz husûsunda büyük bir hayâl kırıklığına uğrattı.
*ERBAKAN'DAN ERDĞAN'A HİLMİ GÜLER*
Erbakan Hoca'yla çalışmış, Erdoğan'la yol arkadaşlığı yapmış bir insanın Ordu'ya gelince siyâsî âidiyetini unuturcasına icraatlarda bulunması, kimi temaslarda alınan sözlerin dağın fâre doğurması misâli netîcelenmesi, şehrin genel manzarasında müspet bir tezâhür oluşmaması dâvâmız adına bir şanssızlık diye düşünüyorum.
*MİLLET'İN NE CÂMİİ, NE DE PAZARI!*
İşte MİLLET CÂMİİ konusu. Milletin BAHÇESİ tamam, ama, şehrin sembolü, onu temsil eden özel proje, etrafındaki sosyâl kısımlarla külliye şeklinde ce 7'den 77'ye herkesi parkları ve müştemilâtıyla kucaklayan bir CÂMİYE GELİNCE o yok. Neden? İstemiyorlar! Kim? Arkadaşlar!
Ondan geçtik; İşte ÇARŞAMBA PAZARI. Eski OTOGAR, şehrin tam ortası, halk pazarı olarak birebirken sermâyedarların talepleri galebe çaldı. Orada bir beton yığını daha yükselecek. CUMARTESİ PAZARI da şimdi uzaklarda.
*BAKAN BAŞKAN ÇALIŞMIYOR DEĞİL*
Bunu derken başkanımızın çalışmadığını, kendisini takdir etmediğimizi aslâ söylemiyoruz. Herşeyi çok güzel yapıyor. İcraat performansı çok iyi. Ordu için bir şans. Ama bir Ak PARTİ Başkanı olarak, "HİÇ TE ÖYLE DEĞİL!" gibi davranması kabul edilebilir değil.
*AK PARTİ'NİN ÖZÜ, AKePe DİYENLERİN SÖZÜ!*
Konuşmalarında nezâketen de olsa AK PARTİ demeyip, o gün de olduğu gibi özellikle "AKePe!" diyenlerin taleplerinin öncelenmesi ve son tahlilde kentin genel karakteriyle silûetinde baskın çıkmaları bizi, şehrin ve neslin geleceği adına endîşelendirip üzüyor. Meselenin özü bu.
*ORDU SİYÂSETİNDE BİTMEYEN MARKAJ!*
Cumartesi günkü ORŞAYAD kahvaltı programında bu genel hava ve değişmeyen realitenin sebebini biraz daha yakından müşâhede imkânını bulduğumuzu söyleyebiliriz. Başkanımız aristokrat diyebileceğimiz bir âile çocuğu. Bu elbette bir nakîsa değil. Okul ve mahalle arkadaşları da hep kentsoylulardan oluşuyor. Diğer ifâdeyle beyaz türklerden. Dolayısıyla bu çevrenin evreninden çıkamıyor. Çıkmak istese de aslâ peşini bırakmıyorlar. Sâdece bizim o gün gördüklerimize değil, gittiği her yerdeki kalabalık fotoğraflara bakınız, hemen yanına sokulanların kimliklerine baktığınızda ne demek isteğimizi daha iyi anlayacaksınız.
*FOTOĞRAF TEMSİL, KASDIMIZ ÖTESİ*
Fotoğraf sözü elbette temsil. Bizim kasdettiğimiz daha ötesi. Başkanın birebir yakınında durup, çevresinden de ayrılmıyorlar. Kentin elitleri olarak ta gâyet etkili oluyorlar. Çocukluktan gelen arkadaşlık seyri bunu doğal olarak kolaylaştırıyor.
*DÜNKÜ YAZIDA BİR ÖRNEĞİNİ VERMİŞTİK*
Dünkü; CÂMİYE TEPKİ, MÜZEYE TAPKI ARASINDA KENAN ÇEBİ başlıklı yazıda sözünü ettiğimiz mantaliteyi, gâyet mâkul câmi teklifimiz ve bunun son derece âmirâne ve de duruma hâkimâne diyebileceğimiz şekilde püskürtülmesi meyânında dile getirmiştik.
*İNANÇDAN İBÂDETE, İDEÂLDEN SEYÂHATE*
Bu çevrenin ruh iklimi de belli. Biz onlara da birşey demiyoruz. Müzeye, sanata karşı olmamız mümkün değil. Biz de sanatkârız. Târihe ve târihî eserlere ilgiliyiz. Konser için İngiltere'ye 7 defâ gidecek kadar değil belki ama Mekke'yi, Medîne'yi, Bağdat'ı, Şam'ı, buralardaki târihî yerleri, dînî büyüklerimizi, irfan yıldızlarımızı, ecdad eserlerini görmek için Aftika'dan Asya'ya, Balkanlar'dan Kafkaslar'a, Fas'tan Lyon'a birçok yeri gezdik ve medeniyetimizle birlikte, dünyâda güzel izler bırakan ecdâdımızla iftihar ettik.
*BESMELESİ MÜZE, MESELESİ REFÜZE!*
Her neyse; onların dünyâsı farklı. Bu da normâl de bizim önceliklerimizin farklı olması gerekliliği bağlamında, çevresi ve çerçevesi ne olursa olsun seçtiğimiz insanlardan âidiyetler ve siyâsî taahhütler meyânında beklentilerimizin olması da normâl kabul edilmeli değil mi?
*MELET HAVZASI, ŞUAYİP CÂMİİ*
Meselâ, 2.OSB'ye câmi meselesi hem târihî hem de BİN DÖNÜME BİR CÂMİ olarak bir gereklilikken ve de hem Profesör hocamız, hem Bakan Başkanımız da onaylamışken teklifimizin pervâsızca refüze edilmesi bu elit kesimin, kendi konum ve etkilerinden ne kadar emin olduğu ve özgüvenlerinin bir göstergesidir. Biz doğal taleplerimizi dillendirirken zorlanıp, ezilip-büzülürken bu tavır kente hâkim sivil otoritenin kim ve ne olduğunu açık eder niteliktedir.
*MÜZEDEN MÂZİYE, BAKAN'DAN GELECEĞE*
Her neyse, biz sadede gelelim; CHP Eski il başkanlarından Avukat Kenan ÇEBİ o gün mikrofonu eline aldığında ilk dile getirdiği husus MÜZE oldu. Önce kendi müze kültürü ve hayranlığını, bu ve benzeri sanat tutkuları bağlamında yaptığı seyâhatleri ifâdeden sonra da OBB Başkanı M. Hilmi GÜLER Bakan'a hoş güzellemeler yaptı:
*BATI MÜZELERİNDE ANADOLU ESERLERİ*
"Sözlerimin başında önce şunu ifâde edeyim ki; Avrupa'da teşhir edilen eserlerin yüzde 30'u Anadolu'dan gitmiştir. Ayrıca bir o kadar da mahzenlerinde vardır. Çünkü sonra gelenler yeni birşeyler görsünler diye hepsini bir sergilemezler, kimini sonraya bırakırlar.
*ŞEYTAN 65 YILDIR ARAMIZA GİREMEDİ!*
Bakın; Sn. Bakanımıza çok teşekkür ediyoruz. İyi dinleyin; eski bir CHP İl Başkanı AKP'nin bir bakanına teşekkür ediyor! Bizim aramıza siyâset giremediği gibi şeytan da 65 yıldır giremedi! Bizim dostluğumuzu herkes bilir eder.
*MÜZENİN ÂCİLEN YAPILMASINI İSTİYORUZ*
Ama birşeyi söylemek istiyorum; bakın, en sevindiğimiz olay son yılda vâliliğin müze olarak yapılacak olması. Biz bu müzenin bir an evvel yapılmasını istiyoruz.
*DENİZ GEZMİŞ KUŞAĞI, EYLEM-MEYLEM ÂŞIĞI*
Bir şeyi ise açık söylüyorum; hiç kimse alınmasın. Ben 68 kuşağıyım. Bunun için her eyleme hazırım. Benim sıra arkadaşım Deniz Gezmiş. Beni bilen bilir. Bunu şunun için söylüyorum; biz öyle eylemden meylemden hayâtımız boyunca kaçmadık.
*ORDU GÜZEL, GÜLER BAŞKAN GÜPGÜZEL!*
Ben ısrarla her zaman şunu söyledim: Avrupa'da Ordu'dan daha güzel bir yer yoktur. Şehir yoktur. Kan filim festivali; KAN dediğin yer Perşembe'nin yarısı. Şu Boztepe, şu Turnasuyu, Yoroz Seyir Tepesi. Allâh râzı olsun. Bu hizmet, bu güzellik nerde var? Deyinki Polonya'da var. Deyinki İngiltere'nin şurasında var.
*İNGİLTERE'YE, 7'Sİ KONSER İÇİN; 9 DEFÂ GİTTİM*
Ben İngiltere'ye 9 defâ gittim. 2 defâ tamamını gezmek, 7 defâ da konser izlemek için gittim. Arkadaşlar; bu müzeyi bir an evvel görmek istiyorum. Ve bunun için bize düşen ne görev varsa yapmaya hazırım.
*"BİR ŞEY DAHA!" DEDİ; KÜKREDİ DE KÜKREDİ!*
Bir şey daha diye başladı ve bizim dün burada paylaştığımız câmi konusunu dile getirip, müzeyle ilgili olarak gösterdiği heyecanın benzerini onca mâkuliyetine rağmen bu noktada tüm enerjisini *CÂMİYE TEPKİ OLARAK* sergiledi. Câminin yapılmaması için Bakan Başkanımız Hilmi Bey'i iknâya, hâzirûnu etkilemeye çalıştı. Bunun için de dönüp dolaşıp güzellemeler yapmaya devam etti. Bir kısmını dün vermiştik. Şimdi de hatırlatalım.
*KİMSE BAŞKANA TEK LÂF SÖYLEYEMEZ!*
İşte konuşmanın o satırları; buyrun:
- SON BİŞEY DAHA SÖYLEYEYİM:
- Sn. Bakanım; Yaptıklarınız için çok teşekkürler. Ben herşeyi bilen bir kişiyim. Bakın, şimdiye kadar benim yanımda bir tek kişi bakanımızla ilgili aleyhte tek lâf söyleyememiştir, söyleyemez!
Biz, kimin ne olduğunu, 65 yıldan beridir biliyoruz. Kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz..."
*NİYE SÖYLEYEMEZ ACABÂ? TAKDİR SİZİN!*
Evet, yine çok uzadık. Bilmiyoruz boyumuzu aştık mı ama huyumuzu aşmadığımız, gereğini yerine getirdiğimiz muhakkak.
*NİYE SÖYLÜYORUZ, NEYİ SÖYLÜYORUZ?*
Biz söylüyoruz. Niye söylüyoruz, neyi söylüyoruz? Yukarda ifâde etmeye çalıştık. Takdîri size bırakıyoruz. Buradaki sözler en çok Bakan başkanımızın hayrınadır diye düşünüyoruz. Çünkü bizimkisi lâf, onunkisi sorumluluk. Kendisini takdir ediyoruz.
*ORDU'YU İLMEK İLMEK DOKUYOR*
Dünyâ ölçeği de dâhil hergün bir yerde. Hergün bir ilginç hizmetinin haberi yer alıyor ajanslarda. Kâbiliyet, kapasite geniş. Bu birikimden medeniyet tasavvurumuz da istifâde etsin. Merâmımız bu.
*MELET HAVZASI, OSB ŞUAYİP CÂMİİ*
Bu meyânda, 2. OSB ŞUAYİP CÂMİİ'nin yapılacağına inanıyoruz. Çünkü onun aklen de, fikren de redde sebep olacak argümanı yok. Proje ortaya konulduğunda inşâsı için zâten herkes seferber olacaktır. Herkes mânevî pay sâhibi olmaya çalışacaktır. Çünkü orada oranın ihtiyâcı yanında târihin ihyâsı, ecdâdın rızâsı var. Tabiî başta Hakkında rızâsı. Rabbimiz cümlemizi rızâsına erenlerden eylesin. Âmîn...
*GEÇMİŞTEN GELECEĞE; YAZMAYA DEVÂM*
Bu duygu ve düşüncelerle, bugünlük te bu kadar derken, yazdıklarımızla inşâllâh insanlar ve olan bitenlerin daha iyi anlaşılıp birbirimize buna göre davranmamız ve de birbirimizi daha iyi anlamamıza imkân sağlaması niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, gelecek nesiller ve yorumculara da buradan istikâmet, hidâyet ve mutluluk temennîlerimizi ifâde ediyor, geçmişi-geleceğiyle tüm hakîkâtli dostların Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşup görüşmesi ümîdiyle cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...