HÜSEYİN DENİZ

İSLÂM DİNİ AŞÛRE GÜNÜ VE ÖNEMİ.

16 Temmuz 2024 Salı Saat: 09:51

Değerli dostlar;İslam tarihinde acısıyla tatlısıyla çok önemli yere sahip olan Aşûre günü aynı zamanda unutulmayacak acı ve tatlı olaylara sahne olmuştur.

Aşure Günü veya Aşura Günü, hicrî takvimin ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günüdür. İslam inancında bugün de birçok önemli olay meydana geldiğine inanılır ve bugüne kıymet atfedilir. İslam peygamberi Muhammed’in torunu Hüseyin’in Yezid’in ordusu tarafından öldürüldüğü gündür.

Diğer taraftan Allah’ü Teâlâ, aşure gününü üstün kılmıştır. Allah, gökleri, yeri, dağları, denizleri, yıldızları, Arş'ı ve melekleri, Âdem Aleyhisselâm'ı aşure günü yarattı. İbrahim Aleyhisselam'ın dünyaya gelişi ve Nemrud'un ateşinden kurtuluşu aşure günü oldu.İbrahim Aleyhisselam'a, oğlunun yerine kesmek için büyük koç bugün ihsan edildi."

Aşure Günü, 16 Temmuz Salı günü başlayacak ve 5 Ağustos'a kadar devam edecek.

Muharrem ayının 10. günü olan Aşure (Aşure) İslam inancına göre çok önemli olaylara şahitlik etmiştir ve çok kutsalda sayılmaktadır.Yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği üzere:“Allah katında ayların sayısı on ikidir.” Tevbe, 9/36.Bu aylardan biri de içinde bulunduğumuz Muharrem ayıdır. Muharrem ayı, Rabbimizin rahmetine mazhar olmuş müstesna bir zaman dilimidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.):“Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” Müslim, Sıyâm, 202 buyurarak bu ayın manevi bereketine işaret etmiştir.Hanefi ve mâliki mezheplrrine göre Muharrem ayının 9.10.11 günü oruç tutmak sünnet kabul edilmiştir. Şafii mezhebine göre ise 10.11 günü oruç tutmak ise mendupdur.

Muharrem ayı aynı zamanda hepimizin ortak acısı, tarihimizin yürek yarası olan Kerbelâ olayının yaşandığı aydır. Hz. Hüseyin Efendimiz ve çoğu Ehl-i Beytten olmak üzere, beraberindeki yetmişten fazla Müslüman, Kerbelâ’da şehadet şerbeti içmiştir. Kerbelâ, çetin bir imtihanın ve derin bir hüznün adıdır. Kerbelâ, Sevgili Peygamberimizin aile efradından asırlara miras kalan ağır bir derstir. Bugün Kerbelâ denince bağrı yanan, Hz. Hüseyin anılınca “Ah!” çeken her Müslüman, Kerbelâ üzerine düşünmeli, onu doğru anlamalı ve ondan ibretler çıkarmalıdır. Aşure ayı yani muharrem ayı İslam inancında savaşmanın yasaklandığı 4 "Haram" ayın ilkidir. Bu aylar sırasıyla Muharrem - Recep - Zilkade ve Zilhicce aylarıdır...

Her sene 1 Muharrem yılbaşı olarak kutlanır. Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayının birinci günü Hicri yılbaşı olarak kabul edilmektedir.

Ne yazık ki; Bizler geçmişimizi bilip ona göre yaşamıyoruz.

Bir hicri yılbaşı gelip geçti kimin haberi oldu veya kim kimle bu günü paylaştı müslümanlar hicri yılbaşını unuttuk hatırlamıyor artık

Hristiyanların yılbaşısı olsaydı biz müslümanlar onlarla birlikte aylar önce hazırlıklara başlamılırdı boş harcama ve eğlenceler devam ederdi.

Çünkü biz tamamen yaşantımızda ticaretimizde her şeyimiz de Hristiyanlaştık yani gavurlaştık demek oluyor.

Neden biz müslümanların dini ve davası için başında Hazreti Resulullah’ın bulunduğu muhacirlerin malının mülkünü evini ocağını bırakarak Mekke’i terk ederek Medine’ye hicret etme olayını neden hatırlayamadık veya hatırlayamıyoruz bizim yılbaşımız hicri yılbaşıdır.

Neyse biz esas konumuza dönelim;

Muharrem ayında meydana gelen önemli olaylardanda bahsedecek olursak oda şöyledir.

a-) Hz. Âdem'in işlediği günâhtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,

b-)Hz. İdris'in diri olarak göğe yükseltilmesi,

c-)Hz. Nuh'un gemisinin tufandan kurtulması,

d-)Hz. İbrahim'in ateşte yanmaması yani ateşten kurtulması,

e-)Hz. Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuşması,

f-)Hz. Eyyub’un hastalıklarının iyileşmesi,

g-)Hz. Musa’nın Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı firavun'dan kurtarması,

h-)Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması,

I-)Hz. İsa'nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesi...

İşte bu öneme haiz bir günden bahsediyorum;Bizlerde bir kul olarak bu gün veya gecelerde Rabbi’ne kulluğunu ihlas ile arz ederse, bu gün veya gecelerin faziletinden istifade edebilir. Yoksa bu günde Hz. Hüseyin efendimizin haince şehit edilmesini izah etmemiz mümkün olmaz. Yezid ve avanesi Rabbimiz’e kullukta ihanet içinde oldular, bu gün onların kurtuluşu değil, azap günü oldu.

Öyleyse biz bu Aşure günü’nü bir yerinme ya da övünme günü olarak değil de, Rabbimiz’in bizlerin önüne  koyduğu özel bir fırsat olarak değerlendirelim. Önce bize verdiği bunca sayısız nimet için şükredelim. Hatalarımızdan, günahlarımızdan tövbe edelim. Şeytandan, insanın gönlünü, kalbini ifsat eden insanlardan Rabbimiz’e sığınalım. Sonra ona dua edelim. Bizleri bu doğru yolda, sırât-ı müstakîmden ayırmaması, Tüm Müslümanlar olarak, Hz. Muhammed’in ümmeti olma bilinciyle kardeşlik bağlarımızı güçlendirmek için bize, önce kendi nefsimize karşı direnme gücü vermesini niyaz edelim. İnsanlığın kurtuluşu için yalvaralım, yakaralım.

İşte bu özel gün, bu Aşûre günü bizim için ancak o zaman bir anlam ifade edecektir.

Hz Âdem, Hz Nûh,Hz İbrâhim ve Hz Mûsâ (a.s.) gibi bu dünyada insanlara Allah’a kulluk etme yolunda öncülük etmiş peygamberler gelip geçtiler.

Ebû Cehiller Peygamber Efendimiz’e uymadıkları için, Kâbe’nin içinde de yaşasalar, 100 yıl ramazan ve Kadir Gecesi ile Aşure günü geçirseler bir anlamı olmayacaktır.

Bu gecelere değerini bizler ancak ihlaslı kulluğumuzla verebiliriz.

Bende diyorum ki! Bitsin artık şu müslüman arasında ki haksızlıklar adaletsizlikler kısır döngü ve çekişmeler birbirlerini öldürmeler bunlar bizlere yakışmıyor,

Onca düşmanlarımız varken,bizler neden kardeş kavgası yapıyoruz.

Şu anda gözümüzün önünde siyonist İsrail tarafından ve destekçilerinin kardeşlerimizin bedenleri çeşitli bombalarla havaya uçuruluyor,kadınlarına kızına tecavüz ediliyor,vatanları ellerinden alınmak isteniyor, onlar vermiyorlar direniyorlar ve bu yüzden açlık ve susuzluk çekiyorlar.

Biz Müslümanlar bu dramatik sahneyi bir film gibi izliyoruz ve izlemeyede devam ediyoruz.

Hani Resulullah (sav) efendimizin bir hadislerinde: “Benim ümmetim bir vücudun organları gibidir, biri sancı çekerse,bütün vücut bu acı ve sancıyı duyar buyururlarken.

Peki biz bu hadisten ne anlıyoruz veya ne anlamalıyız?

Çok yazık değil mi orada peygamber ümmeti acı ve sancı çekiyor bizler bu olay karşısında kayıtsız kalıyoruz böyle Müslümanlık olmaz olamaz, olmamalı!

Filistin konusunda işi hep sadece dua’ya bırakıp ne yapalım elimizden bir şey gelmiyor diyenlere: İsrail mallarını almamakla en büyük savaşı ve müçtehitlinizi ve tarafınızı Nemrut‘a karşı karınca misali tarafınızı yapmış olursunuz.

O gün Kerbela’yı yaşatanlar, Nemrutlar ve firavunlar bugün bizlerin hayatında hala ve hala var İslam âlemini parçalamaya devam etmektedirler.

Yeni Kerbelâ’lar yaşamamak için, aynı imanı, aynı acıyı,  ve özlemi hep beraber taşıyalım.kalplerimizi birleştirelim. Gönüllerimizde birbirimize yer açalım, hayatlarımızı muhabbetle buluşturalım. Ortak acılarımıza ve çözüm bekleyen sorunlarımıza ferasetle, basiretle, sorumluluk ve duyarlılık esasına dayanarak yaklaşalım. Bizi biz yapan mukaddes değerlerimiz etrafında kenetlenerek

Yüce Allahın şu ayeti kelimesi bizi bir araya getirerek diri tutmasını canı gönülden arzuluyorum: “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.(Ali-İmranlar 103)

kardeşlerim özümüze dönmeliyiz . Hz. Hüseyin’in asaletini ve güzel ahlakını kendimize şiar edinelim. Bu vesileyle şehitlerin serçeşmesi Hz. Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere Kerbelâ’dan ve bugüne kadar, hakikat, hürriyet, izzet ve mukaddesatlar uğruna canını hiç çektirmeden feda eden bütün şehitlerimizi, rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.

Rabbim’den temenim ve niyazım odurki; İslâm aleminde kardeş kavgası son bulur,bir daha böylesi acı olayların  yaşanmaması dileğiyle

Bugün ve gecelerde yapılan dualarımızın kabul olması aşure gününüzün kutlu olmasını diliyorum