1 Temmuz 2024 Pazartesi Saat: 10:02
Bir toplumun bir evin ve bir ailenin huzuru, mutluluğu, bereketi ve refahı kaybetmesinin en önemli sebebi, o toplumun ve ailenin Allah’ın kitabını ve Rasul’ünün sünnetini terk etmesidir. Eğer bir evde ve ailede televizyonun, internetin, akrabaların ve çevrenin etkisi Kur’an ve sünnetin talimatlarından ve emirlerinden daha etkili ve belirleyiciyse o ev sıkıntılara hazır olmalıdır.
Çünkü rabbimiz buyuruyor ki, “Kim de benim zikrimden/Kur’an’ımda yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır.” (Taha, 20/124)
Nankörlük ve şükürsüzlükten kaçının!
Evinizi, ailenizi ve çocuklarınızı korumak istiyorsanız Allah’ın nimetlerine karşı nankörlükten ve şükürsüzlükten kaçının. Çünkü şükürsüzlük ve nankörlük, bela ve musibet kapılarını açan ilk anahtarlardır. Şükürsüz davranan bir topluma, bir eve ve bir aileye ilk uğrayacak olan bela, nimetlerin elden gitmesi, bir anda her şeyin tersine dönmesi ve aman vermeyen bir korku ve huzursuzluktur.
Çünkü rabbimiz buyuruyor ki: “Allah size bir kasabayı örnek verdi. Onlar güven ve huzur içinde idiler. Rızıkları da onlara her taraftan bol bol geliyordu. Fakat onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler; bu yüzden Allah yaptıklarının karşılığı olarak onlara açlık ve korku belasını tattırdı.” (Nahl, 16/112)
Unutmayın! Düzenli, dengeli, mutlu, müreffeh ve mutmain bir hayatı berbat edecek, evde huzur bırakmayacak, insanı namerde muhtaç edecek en büyük yanlış, şükürsüzlüktür. Bu nedenle Efendimiz (s.a.s) buyurmuştur ki: “Şüphesiz ben sizin için günah işlemenizden daha çok nimetlere şükretmemenizden korkuyorum. Dikkat edin! Şükredilmeyen nimetler öldürücü ve yok edicidir. (Camiussağir)
“Kıyamet günü bir anne ve babanın ilk sorgulanacakları şeylerden birisi de kendilerine emanet edilen ailelerini, çocuklarını ve eşlerini günahlardan ve haramlardan sakındırmak için gayret edip etmedikleridir.”
İbretlik hayat hikayesine kulak verelim;
Tayini çıkan bir Hakim arkadaşın veda yemeğinde, özellikle sormuştum; "Sizi etkileyen, unutamadığınız bir dava oldu mu" diye.
"Sizin açtığınız bir boşanma davasında olanları hiç unutamıyorum" dedi.
Aslında bekliyordum bu cevabı.
Zira, her hatırladığımda beni de çok sarsan bir dava idi.
On yıldan fazla zamandır sürüncemede kalmış bir boşanma davasını, kadının vekili olarak bir de ben açmıştım.
Kız Annesinin, Oğlan Babasının yanında, başka şehirlerde büyümüşlerdi.
Hiç görüşmeyen Aile efradı, on yıldan fazla bir zaman sonra ilk kez duruşma salonunda karşılaştılar.
Köyde yaşayanlar bilir, koyun ve kuzuların sürü içinde buluşmasını.
Ana ile kuzusu birbirlerini öyle bir ararlar ki, Yüzlerce koyun kuzu içinde buluşup koklaşmaları bir kaç dakikayı geçmez.
Aman Allah'ım !
Baba kızına koştu, oğlu Annesine, kardeşler birbirlerine...
Sarılan bırakmıyor, meleye meleye ağlaşıyorlardı.
Hele Annenin oğluna, Babanın da kızına öyle bir sarılmaları vardı ki; dayanılır gibi değildi.
Yaklaşık 7-8 dakika sürdü.
Hakim, katip, mübaşir ve duruşma bekleyen diğer Avukatlar... Mahkeme salonunda kim varsa artık kimse göz yaşlarını saklayamıyordu.
Toparlanıp duruşmaya başlamamız yarım saati bulmuştu.
Her hatırladığımda haala kendimi tutamam…
Ey Kanun koyucular, yazıcılar, oylayanlar, komisyon üyeleri, karar vericiler ve uygulayıcılar...!
Konusu Anne- Baba- Kardeş yani Aile olan kanunları çıkarırken kılı kırk yarın, bin kez yeniden yeniden düşünün olur mu.
Kanun çıkarırken; meleye meleye birbirlerine sarılan insanlar gelsin gözünüzün önüne.
Aile nedir bilmeyen, evlat nedir tanımayan, hayatında bir yüreğe dokunmamış kokanalarla, kadınlığını kaybetmiş feministler değil.
Zira;
Sizin kanun dediğiniz şey başkalarının hayatı, acısı, dramı.
Kanunun bölümleri, fasılları, maddeleri ve fıkraları arasında başkalarının pare pare olmuş ciğerleri, dağlanmış yürekleri kalıyor çok zaman.
Konusu insan olanın her işi de insanca olmalı.
Ne yazık ki adı Müslüman olan bu Ülkede;
Allah Resulünün ;
"Bir aile yıkılınca gök sarsılır, sema çatırdar" ikazını yüreğinde hissetmeyenler; her gün yeri, göğü ve on binlerce yüreği parça parça ediyorlar....
(Haydar Mermer)
Unutmayın! Her şey Allah’ın elindedir ve koruyan da Allah’tır. Onu razı etmeden hiçbir evin ve hiçbir ailenin garanti ve güvenlik altından olması mümkün değildir.