Derya DERVİŞOĞLU

BAŞARI (SIZLIK)!

25 Haziran 2024 Salı Saat: 10:23

Neyzen Tevfik’in ayakkabısından aleni dışarı çıkmış birkaç parmağının olduğunu göre göre, yine de o ayakkabıyı ısrarla boyamak isteyen çocuğun azmini bilir misiniz?Israrı ona belki Neyzen’in yüzünü boyatmıştı ama o yine işini aynı özenle yapmıştı. Peki, Neyzen ilk yapılan teklifte yoluna devam ettiği halde, onu geri döndüren şey neydi?

Boyacı çocuğun azmi ve inancı…

93 Harbi’nde Erzurum’da Rus askerlerine karşı “ Bebem anasız büyür de vatansız büyüyemez” diyerek emzirdiği bebeğini bırakıp giden Nene Hatun ve diğerleri eğer inanmasalardı, ne olurdu?

1915 yılında Çanakkale’de İtilaf devletlerine karşı Çanakkale’nin geçilmez olduğunu göstermek isteyenlerden sadece biri olan Seyit onbaşı, ağırlıkları 190 ila 215 kg arasında değişen mermileri nasıl kaldırmıştı? Arıburnu’nda, tüfeğin tetiğinde bir hata olmadığı söylenene kadar, kopmuş parmağındaki acıyı hissetmeyen Halil Helvacı’nın acıdan daha baskın hissettiği duygu neydi?

Ya da Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetme sevdası; onun içinde Grejuva ateşi gibi yanmasaydı ve mücadelesine inancını katmasaydı, gemileri karadan yürütüp, Haliç’e indirebilir miydi? 

Peki, çocukluğunda Rapla Çiftliği’nde kargaları kovalayan Mustafa, eğer inanmasaydı ve Türk milletinin desteğini almasaydı; sayısız inkılap ve devrim gerçekleştirip, vatan ve bağımsızlık sevdasında kenetlenenlerin bir bayrak ve marşaşkında buluşmasına vesile olan Mustafa Kemal Atatürk’e dönüşebilir miydi?

İnsanoğlu hayatı boyunca tıpkı sonbahardaki yapraklar gibi bir telaştan diğerine sürekli yer değiştiriyor. Bu arada kendi sınırlarının, yapabileceklerinin farkına var(a)mıyor. Hayal kurmuyor ve daha kendi, kendisine inanmamışken, acizliğini başkalarına yöneltiyor. Kolaya kaçıp, kestirmeden sıvışmak istiyor ama her kestirme yol, başarıya gitmiyor!

Genelde, dili dışarıda fotoğrafıyla tanınan Einstein,öğretmenleri tarafından belirli bir yaşa kadar başarısız olarak görüldü. Sanılanın aksine o; fizik, matematik, enerji, uzay, zaman ve yer çekimi gibi konulardaki başarısının kaynağını: ” Azim paha biçilmezdir: çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.” Sözü ile açıkladı. Oysaki çoğumuzun yaptığı en iyi şeydi vazgeçmek, mücadeleden kaçmak ve pes etmek…

Thomas Edison ampulü bulabilmek amacıyla binlerce deney yapmıştı ve deneylerde yaptığı her hatanın öğrenmelerle dolu oluşunu, bir sonraki deneyin aşamasına zemin hazırlamasını önemsiyordu. Yanibazen yolun sonundan öte, yol üzerinde öğrendiğimiz her şey daha değerli olabiliyordu.

Jules Verne istediği gemiye binemediği için, seyahatlerini hayalinde canlandırıyordu. 80 Günde Devr-i Âlem, Denizler Altında 20 Bin Fersah, Ay’a Yolculuk, Dünyanın Merkezine Yolculuk gibi birçok kitabında; zamanın ötesindeki taşıtları, maceraları, yolculuklarıanlatıyordu. Onun muhteşem hayal gücü, imkânsız gibi zannedilen birçok şeyin mümkün olduğunu gösteriyor ve beraberinde başarıyı getiriyordu. Kısacası hayal kurmak, başarının ipucudur ve başarı hırsı ve inanç ile desteklenmiş özgür bir hayal gücünün önünde durabilecek hiçbir şey yoktur.

Leonardo Da Vinci, Voltaire, Benjamin Franklin, Sigmund Freud, Wolfgang Amadeus Mozart, Nikola Tesla gibi birçok dahi, kendilerine göre oluşturdukları uyku alışkanlıkları ile daha fazla çalışmayı hedefliyorlardı. Uykudan kazandıkları fazladan süre ile zamanı en iyi şekilde değerlendirip, hedeflerinin bitiş çizgisine koşuyorlardı. Elbette uykunun, sağlıklı bir beden ve zihin gelişimi için önemi inkâr edilemez ya da kısa uyku süresinin mutlak başarıyı sağladığı anlamı çıkarılamaz ancak bizler de uyku süresinibiraz abartmıyor muyuz?

Ludwig Van Beethoven genç yaşında işitme problemi yaşamasına rağmen, ünlü bir besteci ve piyanistti. Üzerinde uzun süre çalıştığı Fidelio adlı tek operası, onu hayal kırıklığına uğratmış olsa da, gerekli değişiklikler sonrasında hedefine ulaşabilmişti.Değişime direnmek, başarının önünde kocaman bir taşgibi durur. O taşı görünce, geri dönenler; taşı kaldırıp, devam edenlerin isimlerine ve yaptıklarına imrenerek bakar!

Günümüzde, eski medeniyetlere aityapılara karşı hissettiğimiz beğeni duygusuna, şaşkınlığımız eşlik eder genelde. Binlerce yıl öncesindeki yaşam koşulları, bilgi birikimi ve kullanılan araç-gereç düşünüldüğünde şaşırmamak ve insanların azimlerini alkışlamamak gerçekten mümkün değil…

Peki, 21.yy’da bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken, nerede o büyük mücadeleler, azimli insanlar, başarı hırsıyla yatıp kalkanlar ya da uykusunu kaçırma girişiminde bulunarak, ekstra süre satın alanlar?

İnanmadan, kendimize güvenmeden, mücadele etmeden, hayal kurmadan, cebimizdeki bahanelerle ve birbirinin aynısı günlerle, günaydın ile tünaydını birbirine iyice karıştırıp, öylesine mi yaşıyoruz yani? Ya da böyle yaşamayı reddeden azınlığın çalışmalarına-başarılarına, sosyal medya hesaplarımızdan gönderdiğimiz kocaman bir kalp ile başarıyı önemsediğimizi mi gösteriyoruz?

Oysaki ne diyordu Mark Twain: “ Bundan yirmi yıl sonra yapmadığınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Demir alın ve güvenli limanlardan çıkın artık… Rüzgârları arkanıza alın, araştırın, hayal edin ve keşfedin.