ABDÜLKADİR DEMİR

HIDIRELLEZİN HİKAYESİ

8 Mayıs 2024 Çarşamba Saat: 09:46

     

Hıdırellez, Türk ve Orta Asya kültüründe köklü bir geçmişe sahip önemli bir bayram ve kutlama günüdür. Baharın gelişiyle birlikte kutlanan bu bayramın kökeni, İslamiyet öncesi döneme kadar uzanmaktadır. Adını Hz. Hızır ve Hz. İlyas'ın isimlerinin birleşmesinden alan Hıdırellez, insanların dileklerinin kabul olacağına inanılan ritüelleriyle bilinir. Bu kutlama günü, farklı hikayelere ve anlamlara sahip olsa da, baharın gelişi ve yeni bir dönemin başlangıcını kutlamak için insanlar tarafından önemli bir fırsat olarak görülür.

 

Bir rivayete göre;

Denizlerin ermişi İlyas ile karaların ermişi Hızır'ın buluşacağı gecedir.Her yıl vakti geldiğinde buluşurlar. Şayet buluşmazlarsa deniz denizlikten çıkar,toprak topraklığını yitirir. Tek bir canlı doğmaz,üremez,uçmaz,konmaz. Yani kıyametin habercileri Hızır ve İlyas olacaktır...

Yine rivayetlere göre;

Her yıl Mayıs'ın 5'ni 6'ya bağlayan gece dünyanın bir yerinde buluşurlar.Onların buluştukları yerde bahar farklıdır. Çiçekler daha bol,daha büyük olurlar. Gökyüzü daha başka bir mavi olur. İnekler bol süt verir. İnsanlar ölmez. Kurt kuş ölmez..

O gece,buluşmanın olduğu gece biri mağripten biri maşrıktan iki yıldız doğar. Hızır'la, İlyas'ın buluştuğu yerin tepesine kayarak gelirler,ve orada birleşirler.Hızır ile İlyas'ın üzerine ışık olup yağarlar. Hızır'la İlyas'ın el ele tutuştuğu,yıldızların gökte birleştiği anda dünyada herşey durur.Akarsular donar,akmazlar. Rüzgar esmez,yapraklar kımıldamaz. Damarlardaki kan bile akmaz. Herşey durur,hiçbir şey kımıldamaz. Dünya bir anda ölür.

Sonra herşey yeniden uyanır. Bir yaşam patlar orada. İşte bu yüzden insanlar bu birleşen yıldızları görmek için evlerinden yüksek tepelere giderler. Dam başlarında dururlar,akarsu dibinde dururlar. Dururlar ki o herşeyin donduğu anda dileklerini söyleyebilmek için. O anda o suların durduğu zamanda,o yıldızların birleştiği anda kim ne dilekte bulunursa o olur. O herşeyin durduğu anda ama. Öncesinde ya da sonrasında değil.

Hatta Kul Hüseyin adında çiftçi, bi anda aklına isteği gelemeyince şöyle demiş:

"Ya Allah,Ya Hızır,Ya İlyas..

    Şu tepeyi ırmağın karşısına geçir" demiş

 tabi sonra kendi isteği aklına gelmiş ama

 iş işten geçmiş.Ve sonrasında uyuya kalmış.

 Sabah uyandığında ise ırmağın karşısındalarmış.

İşte Hıdırellez'in dillerde dolaşıp anlatılan hikayesi budur..

 

Arapçada “HER ZAMAN YEŞİL” manasına gelen HIZIR (Asıl yazılışı HIDIR) ismi Kur’an’da geçmemekte ise de, KEHF SURESİ 60-82 AYETLERDE anlatılan MUSA(A.S) ile Allah tarafından bir rahmet verilmiş ve bir ilim öğretilmiş SALİH KUL KISSASINDAKİ ismi belirtilmeyen SALİH KULUN, HIZIR olduğu iddia edilmektedir.

 

KISSA okunup tefekkür edildiğinde, kıssada anlatılan şahsın bir insan olmadığı, MUSA (s)’i eğitmekle görevlendirilen insan kılığındaki bir MELEK olduğu anlaşılır. Nitekim İBRAHİM (s)’e gelen MELEKLERİN insan kılığında olduğu ve İbrahim (s)’in onları tanıyamadığı; ZARİYAT SÜRESİ 24-37 ile başka ayetlerde anlatılmıştır.

 

Bu KISSADAKİ SALİH KUL'un bir MELEK olduğunun en önemli delili ise, 82. AYETTE SALİH KUL'un söylediği “ben bunları kendi işim olarak yapmadım – ve ma fealtuhu an emri” cümlesinde gizlidir.

 

Dolayısıyla PEYGAMBER BİLE OLSA hiç kimse, ileride kâfir ve azgın olacağını tahmin ederek, zulmen bir kimseyi ödürmeye yetkilili olmadığı gibi, ğaybı ve ileride olacak işleri bilemediği içinde, buna göre diğer insanlara zarar verecek tedbirlerde alamaz.  

 

KEHF SURESİ 60-82 AYETLERDE anlatılan MUSA VE SALİH KUL KISSASINDA, İNSANLARIN tabi oldukları kurallarla meleklerin tabi oldukları kuralların farklı olduğu, MELEKLERİN insanların aksine sadece Allah’ın (cc) emirlerini yerine getirdikleri;

 

ALLAH'ın emirlerinin ise, hem İNSANLARIN hemde MELEKLERİN düşünce ve görüşlerinin üstünde olduğu, dolayısıyla yeryüzünde meydana gelen olaylarda Yüce Allah’ın İNSANLAR ve MELEKLERCE hemen idrak edilemeyen HİKMETLERİNİN bulunduğu anlatılmak istenmiştir.

 

Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir.(Nur Suresi, 41. ayet)

 

Küçük bir mutluluk istiyorum,

O kadar küçük olsun ki

istemesin kimse benden onu.

Ben yüreğimde, elimde, toprağımda birlikte yetişeyim hayata..

Bir borcum olmasın

insandan doğadan yana.

Bir mutluluk ki sorma gitsin.

Yeter ki bir benim olsun.

Tüm dünyadan, tüm güzellikleri

severken, benim sevgimle,

senin sevginle coşan bugün,

yarının hikayesi olsun..

Yazmak isteyip de yazamadığım,

İlk sayfasından sonuna.

Sevda, mutluluk, aşk, özgürlük

Bir olsun.”

(Nâzım Hikmet)

Hıdırellez güzellikler, mutluluklar getirsin.