1 Nisan 2024 Pazartesi Saat: 09:48
Nuri Kahraman Hocamızla Ordu Kültür Sanat Merkezi (OKSM) Kütüphane haftası vesilesiyle Kitap sergisini ziyaret ettik..
Kütüphaneler toplumun hafızasıdır. Hafızası yok olan toplumun geçmişi de geleceği de olmaz.
Bilgi ile toplumu bir araya getiren, bizleri yarınlara hazırlayacak olan yegane miras kitaplar ve kütüphanelerdir.
Geleceğimizi bilgi ile aydınlatan KütüphanelerHaftası kutlu olsun.
Stanta kitap tanıtımları ve broşürler çok yerinde takdim edilmiş emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
“HAYAL GÜCÜMÜN ÖTESİNE TAŞINDIM, TEK YOLCU ARACIM KİTAP”
Bu afişte yazılan söz dikkatimi çekince Ramazanın manevi atmosferinde şu bilgileri paylaşayım istedim buyurun tefekkürle okuyup hissemizi alalım;
Bir defasında hocama dedim ki:
Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.Bana bir meyva uzattı ve dedi ki:
Bunu ağzında çiğneyip ye.
Yedikten sonra sordu:
Şimdi sen büyüdün mü?
Hayır, dedim. Dedi ki:
Büyümedin ama o hurma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu…Anladım ki,okuduğum kitap da öyle dağılıyor: Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor.Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor, bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor, bir kısmı içindeki sevgi-merhameti arttırıyor, bir kısmı özgüvenini arttırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor.Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da ! Kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar!
O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkansızdır. İyi dostlar, iyi kitaplar, bir de huzurlu bir vicdan: İşte ideal hayat.
İnsan zaman zaman kendine sormalı:
Ben hangi tür okuyucuyum?
A) Birinin canına okuyan
Karşıdakinin niyetini okuyan
C) Sürekli, bildiğini okuyan
D) Devamlı kitap okuyan
E) Kendini ve hayatı okuyan
Tanıdığın insanların çoğu hangi şıkka uygun?
Gece karanlık olsa da yüreğin aydınlık olsun.
(Alişan Kapaklıkaya)
"Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik."
HAVA, SU, EKMEK, KİTAP...
Rapora göre Türkiye, kitap okuma oranında dünya ülkeleri arasında 86. sırada yer alıyor ve okuma alışkanlığı yok denecek kadar az.
Avrupa’da % 21 olan kitap okuma oranı, Türkiye’de sadece on binde bir. Binde bir bari olsaydı. Bir yılda kitap okumaya ayırdığımız zaman ise sadece ortalama 6 saat. Türkiye, kitap, ihtiyaç listesinde ise 235. sırada yer alıyor. Oysa hava su yemek ve kitap olmalıydı..
Okumak,öğrenmek faydalı bilgi edinmek
cehaleti tüketir okumamak ise tüm bunları körükler ve üretir!
Ya okur hakkı hakikati yer yüzüne dokuruz ya da okumaz batılın prangalarından kurtulamayız.
Her geçen gün ömrün azaldığı halde malının artmasına sevinen mağrur ahmaklar gibi olma.
Ömrün azalırken malının artmasının sana ne hayrı var?
Sadece yaptığın salih ameline ve artan ilmine sevin.”
(İmam Gazzâli)
Bir kitap alın, yediye bölün. Her akşam dizi seyretmek yerine bir bölümünü okuyun. Haftada bir, yılda elli iki kitap. Değişim böyle başlar.
“Ebu Zer! Sabah kalkıp Kurân’dan bir ayet öğrenmen,
Yüz rekat nafile namaz kılmandan senin için daha iyidir.
Sabahleyin ilimden -amel edilsin edilmesin- bir mesele öğrenmen
Bin rekat nafile namaz kılmandan senin için daha hayırlıdır”.
Tirmizi, İbn Mâce
Bir ses var insanın içinde... Hiç susmayan, hep konuşan...
Şimdi sus ve kendini dinle kâri. (okuyucu)
Dinle ki hâlâ sesler geliyor içinden. Sussan da susamıyorsun. Durduramıyorsun içinden gelen bu sesi. İsmine “nefs” diyorlar. Diler misin bu kez biz konuşalım o içimizdeki nefsle? Aşk diyarına Hüdâyî kapısından girip nefs ile cenk edelim ister misin?
Şimdi nefsinle konuşacağın bir hikâye anlatacağım sana kâri (okuyucu). Nefsinin konuşacağı bir hikâye... Sen de ki “hayal,” ben diyeyim ki “muhal, imkânsız.” Lakin şunu bil; ben inandım ki içimize bunları düşüren dahi nefsimizdir. Bizi durduran ve kandıran da nefsimizdir. Ve hatta şu anda içinde bir ses varsa ve “Okuma bu kitabı, bırak” diyorsa sana, inan ki o da nefsinin sesidir.
Hem her kitap bir kişi için yazılır kâri (okuyucu) Belki de bu kitap yalnızca senin için yazılmıştır...
Amsterdam şehrinde yaşanmış bir hikaye ;
Allah’ın dinine çağırmak;
Amsterdam’da bir cami imamı, her Cuma günü 10-11 yaşındaki oğluyla şehrin sokaklarında dolaşır, İslam’a dair kaleme aldığı bir kitabı dağıtır, insanları İslam’a davet edermiş. Yine bir Cuma günü rahatsız olduğundan oğluna;
- ‘Bu hafta tebliğ için çıkmayalım!’ der.
Bir insanın hidayetine vesile olmanın ne büyük bir devlet olduğunun hazzını defalarca yaşayan çocuk, babasına yalnız çıkma noktasında ısrar eder. Şiddetli yağışın da olduğu soğuk bir kış günü İmam, oğlunun ısrarına dayanamaz ve;
- ‘Peki!’ der ve onu gönderir.
Çocuk Amsterdam sokaklarında dolaşır ve her gördüğü kişiye o dergiyi takdim eder ve onlara;
- ‘Allah, seni cennetine davet ediyor!’ der.
Fakat hava soğuk olduğu için sokaklarda pek kimseler yoktur. En son elinde tek bir kitap kalır, verecek birilerini arar, bulamaz. Sonunda bir kapıya gelir ve defaatle zili çalar, lakin kimse kapıyı açmaz. Tam dönerken yaşlı bir kadın açar kapıyı. Kadın, karşısında bir çocuk görünce ona;
- ‘Niçin geldin!’ diye sorar.
Soğuktan üşümüş çocuk;
- ‘Allah, seni cennetine davet ediyor. Kur’an’a iman etmeye, sonra da ondaki buyrukları yaşamaya davet ediyor, gelir misin?’ der.
Çocuk kitapçığı verir ve geri eve döner. Ertesi cuma, namazdan sonra babası murad olduğu üzere cemaate vaaz eder. Ardından soru-cevap faslı başlar. Salonun arka taraflarında oturan kadınlardan biri ayağa kalkar ve şunları söyler;
- ‘Ben önceki haftaya kadar Hristiyan’dım, eşimi kaybettim, çocuklarım da yok, hayatta birinci derece tek bir yakınım olmadığından, aylardır kimse kapımı açmadı. Yapayalnızdım. Yalnızlıktan tarifi imkansız bir krize girmiştim. Herkesin benden nefret ettiğini, topluma yük olduğumu düşünüyordum. Çünkü Batı’da emekli bir vatandaş topluma yük kabul edilir. ‘Ölse de devletin yükü hafiflese’ diye düşünenler vardır. Lakin siz Müslümanlar, insanlar yaşlanınca onlara hizmet etmeyi ibadet kabul edersiniz!’
Yaşlı kadın gözyaşı içinde geçen hafta; evin yatak odasına çıktığını, tavana ip bağladığını, ipin halkasını boynuna geçirdiğini, tam ayağını sehpaya vurup, intihar edecekken zil çaldığını duygulu bir şekilde anlatır. Kendi kendine;
- ‘Benim kapımı kim çalar ki?’ deyip biraz beklediğini, sonra tekrar intihara teşebbüs etmek istediğini; ama zil ısrarlı bir şekilde çalınınca, ipi boynundan çıkarıp kapıya yöneldiğini, karşısında duran çocuğun ona;
- ‘Ben, Hz. Muhammed’in öğrencisiyim, Allah seni Cenneti’ne davet ediyor!’ deyince sarsıldığını, çocuğun kendisine verdiği kitapçığı alıp okuduğunu ve Müslüman olduğunu anlatır. Camideki bütün cemaat ağlaşmaktadır. Kadın sözlerini şu ifadelerle tamamlar!
- ‘Bana şu anda dünyada en mutlu insan kimdir, diye sorsalar tereddüt etmeden, kendimi gösteririm. Bundan sonraki ömrümü benim gibi zavallıların kurtuluşuna adadım. Ben de o çocuk gibi hayatımın geri kalan bölümünde Amsterdam sokaklarında dolaşacak ve insanlara,
- ‘Allah, sizi cennetine davet ediyor, diyeceğim!’ der...
Yazımızı konu hakkındaki bir ayetle bitirelim:
“Allah’a çağıran, dine ve dünyaya yararlı iş yapan ve "Ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussilet,33)
En Büyük Sevaplar:
Sürekli kitap okumak.
Düşünmek.
Çok çalışmak.
Temizliğe dikkat etmek.
Ahlâklı olmak.
İyiliği yaymak ve hayırda yarışmak.
Samimiyetsiz, vefasız, hesapçı haşerattan uzak durmak.
Gerici ve ilerici Yobazdan kaçmak.
Kitap okumak sizlerin sadece bilgi birikimini çoğaltmakla kalmaz, zihne ve bedene de birçok faydası var! Uzmanların araştırmaları sonucunda kitap okumanın yüzlerce faydası vardır. Bunlardan en önemlisi sık sık kitap okuyan kişilerin beyninde yaşlılığa bağlı fonksiyon kaydı %32 oranında daha azdır. Yine sıklıkla kitap okuyan ileri yaşlardaki kişilerde Alzheimer görülme oranı 2,5 kat daha azdır! Nasıl spor yaparak vücudumuzu zinde tutuyorsak kitap okuyarak da beynimizi zinde tutmalıyız. Aynı zamanda kitap okumak strese ve depresyona karşı çok etkili bir tedavi metodudur. Evimizin bir köşesinde mutlaka her birimizin kitaplarla dolu bir kütüphanesi olsun. Kitap okumak başlı başına bir terapi yöntemidir..
"Kitap almayacaksam para kazanmamın bir manası yok ki. Hatta yaşamanın da bir manası yok. Yani yaşamak aslında benim için belki de 60 senedir kitap satın almak, kitap ciltletmek, kitap okumak, biraz da kitap sevgimi gösterecek şekilde bir şeyler yazmaktan ibarettir. Acizane kanaatim, —bunu aşırı bulanlar var— ilim hayatını tercih etmiş bir insan kitap satın almayacaksa bence nefes de almamalıdır.(Ali Birinci)
Hem ilim adamı kisvesini giyeceksiniz hem de kitaba para vermekten kaçınacaksınız, bu kerameti ancak bizim ilim adamlarımız gösterebiliyor. Diğer devletlerde ilim adamları böyle bir kerametten çok uzak veya nasipsiz kalıyorlar. Bir de “Ben kitap takip etmiyorum, lazım olunca kütüphaneye gidiyorum.” yolunda laf edenler veya “kıtır atanlar” zümresi var ki gittikleri kütüphanelerin dünyanın neresinde bulunduğu çözülmez bir bilmece."
Kitap okumak şunun için güzeldir:
Senden asırlar önce yaşamış biri, senin de içini kemiren genellikle ifade edemediğin duyguları tarif etmiştir bir yerlerde.
Varlığından haberdar olmayan birinin, senin yerine sıkıntı çekmiş olduğunu görmek rahatlatır.
Anlarsın, yalnız değilsindir…
(Charles Bukowski)
“Eğer okumaya vaktiniz yoksa, yazmaya da vaktiniz yok demektir”(Stephen King)
"Zikir, Allah ile irtibat noktasında kitap okumaktan daha önemli değil midir?" diye soran bir müridine Muhammed Takî Osmânî şu cevabı verdi:
"Dinî kitapları sahih ve sâlih bir niyetle okumak Allah'ı zikretmenin bir başka şeklidir”