12 Mart 2024 Salı Saat: 09:57
Çocukluğumuzdan beri tanıdığımız bir dostun varlığı gibidir Ramazan ayı. Öyle huzur verici, öyle sabırla beklenen ve öyle özel ki…
Ramazan, rahmet sofrasında bizi en rahat yere buyur eden ilahi bir emirdir. Çünkü nefsi terbiye etmenin en güzel hamlelerinden biri olan oruç, bu ayda tutulur. Dilimizle, gözümüzle, kulağımızla aynı niyete saf tutabilmenin derdine düşeriz hepimiz. Aynı zamanda sırasını karıştırmaya yeltenen duygularımızı da hizaya sokar.
Bu ayda, daha da bir ayaklanır halden anlamak! El birliği ile sefaletin üzeri örtülmeye çalışılır. Gönül zenginliğini sessiz sedasız, usulca paylaşanların birbirinden haberi olmaz; çünkü güçlü ve derin bağlara ilmek atabilmenin, çıkarılmış en güzel örneğidir Ramazan ayı.
Bakarken huzur bulduğumuz o camiler, bu sene de yine mahyalar ile gelin gibi süslendi ama sanki bu düğünün davetlileri özünden ve geleneklerinden uzaklaşıyor gibi…
Zaman ilerledikçe, sadece bedenimiz ve yaşayışımız değil, bazı değerlere olan bağlılığımızda da değişiklikler oldu. Düşünüyorum da; eskiden Ramazan ayında iftar ve teravih arasında daha sessiz olurdu sanki sokaklar. Böyle gösterişli sofralar ve bol çeşit olmazdı da; sade sofralarda, çeşit çeşit misafirler olurdu.
Pide kuyruklarında bize zaman kavramını unutturan o sohbet, kâğıdından tuttuğumuz halde elimizi yakan pidenin o sıcağından daha fazla ısıtır gibiydi. Bir de iftar saatine yakın, tekne orucunu tutuyor olmanın haklı gururuyla, elindeki tabakları dökmeden komşulara ulaştıran çocuklar vardı.
Sahur vakti hem mutfaktan tıkırtılar ve güzel kokular gelir hem de maniler söyleyen o davulcular, sokakları bir bir dolaşırdı. Ayrıca o davulculara bahşiş vermek için cama çıkan bir sürü mahalle sakinleri vardı.
Sanki zaman ilerledikçe, katılımcılar birer birer sakinler grubundan ayrılır oldu!
Ezan okunmadan eve, iftardan sonra teravihe yetişmeye çalışanlar, artık daha az telaşlı gibi!
Ve sanki eskiden oruç tutabilen de, tutamayan da birbirine daha saygılı, değerlerine ve geleneklerine bağlı insanlar daha fazlaydı…