29 Şubat 2024 Perşembe Saat: 09:15
Çağlar ve ülkeler itibariyle iyi ve kötü dönemleri bilmek iyi olur. Bu zihin sağlığı açısından önemlidir. İnsan varlığının serüvenini bilirsek bunun içerisindeki küçük yerimizi ve acınacak kadar kısa olan yaşamımızı daha iyi tanzim edebiliriz. Burada kullanılabilecek bir irade payı vardır ama bazen bu bir çıkar yol göstermez. Çoğu zaman iki kötü arasında tercihle karşı karşıya kalıyoruz. Piyonlar mı, kuklalar mı? Çıkmazlar hayatın büyük bir parçası, hatta kendisi de olabiliyor. İnadımız kişisel olmamalıdır çünkü kişisel inat sonra toplumun mutlu veya mutsuz olmasını sağlar.
Onun için toplumun menfaati için kişisel düşünmemek gerekir ve gelecek nesillere mutlu toplum nasıl bırakılır onun arayışında olmalıyız.
Mutluluğun belki de birinci gerekliliği olan özgürlük, aynı zamanda bir tercih sorunudur. Ancak, her tercihin bir bedeli vardır. Sayısız insan ve toplum özgürlük uğruna yok oldu. Özgürlük yönündeki güçlü eğilime rağmen insan zihni kimi zaman bunun bir bedelle geldiğini unutma eğilimindedir ve bunun doğal olarak elde edeceği bir şey olduğu hayalini besler. Hegel özgürlüğün insanın özü olduğunu (ki bu çok tartışılabilir) ve hürriyet düşmanlarının bile bunun farkında olduklarını ifade etmişti: “Hiç kimse özgürlüğe karşı savaşmaz; olsa olsa başkalarının özgürlüğüne karşı savaşır.” Demek ki hiç değilse bunun bedeli olacağını teslim etmiş. Pekala, bunlar iyi de, özgürlüğün koşulları nedir? Hangi koşullar olursa özgür sayılırız?
Özgürlük mutlak bir şey değil, mevcut koşullar içerisinde yapacağımız bilinçli tercihlerin bedelini bilerek, ve gerekirse bunları ödemeye hazır olarak hareket edebilmektir. En kötü
koşullar bedellerin en ağır olduğu durumları temsil etse de, iyi sanılan koşulların da büyük bedelleri olabiliyor. İşe böyle bakınca, özgürlük koşulların da üzerinde bir zihin durumudur. Zihniniz en zor veya nispeten kolay dış koşullarda tercihlerinizi sınırlıyorsa, zaten özgür ve mutlu olamazsınız. Ama bu her halükarda nispidir zaten.
Bunları neden mi yazdık, çünkü, Herkes bedelini bilerek veya eksik bilgiye dayanan beklentilerle varsayılan bedeller arasında tercih yaparak oy kullanıyor. Ve söz konusu bedelleri ödemeye razı olmayan benim gibi azınlıkta kalanlar da ister istemez hem bu bedellere ortak olacak, hem de başka bedeller ödeyecek.
Bu tercihimiz çoğunluk tarafından makul görülmese de, yapacağımız şey, tüm kişisel ve toplumsal bedelleri dış koşullar olarak kabul edip, ona göre aklımızı ve inisiyatifimizi korumaktır.
Seçimlerimizi yaparken günlük değil çocuklarımız, torunlarımız gelecek nesillerimiz için yapmalı onlara nasıl bir özgür ve mutlu bir toplum bırakmalıyız diyerek düşünmeli ve seçimlerimizi kişisel çıkarlara değil toplumsal olarak düşünüp yapmalıyız...!