7 Aralık 2023 Perşembe Saat: 11:11
Bir 25 Kasım Kadına Şiddet Günü daha geçti, maalesef Kadına karşı Şiddet her yıl anılır protesto edilir, bildiriler okunur ama protesto edilirken bile bu sefer devletin şiddetine maruz kalırlar anlayacağınız , Kadına şiddet sanki bu ülkenin kadınının kaderi olmuş,.
Dünya da da Kadına şiddet elbette devam etmektedir.
İnsan hakları ihlallerinin, cinsiyet ayırımcılığının ve cinsiyetçi her türden şiddetin giderek arttığı ve sıradanlaştırıldığı bir ortamda bugün 25 Kasım'ı anmak ironik oluyor aslında.
Peki nedir 25 Kasım neden 25 Kasım Kadına Şiddet günü olarak anılır.
Bu günün belirlenmesinin nedeni 1960
yılında Dominik Cumhuriyeti'nde meydana gelen bir olaya dayanmaktadr. Ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujilloya karşıtlığı ile bilinen Mirabal Kardeşler adında üç kız kardeş, Trujillo'nun: "Ülkede
iki tehlike var, Kilise ve Mirabal Kardesler"
şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra
boğazlanıp dövülerek vahşice
öldürülürler.
Ve 25 Kasım gününü 1999 yılında BM Genel Kurulunda Kadına Şiddet Günü olarak kabul edilir.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü‘nde bilmeliyiz ki, cinsiyetlerinden dolayı yapılan her türden saldırı şiddettir. Sadece cinsel taciz, tecavüz, dayak, fiziksel yaralanmalar değil, yaşadıkları her alanda uygulanan sosyal ve psikolojik baskılar, aşağılama, küfür, bezdirme, hakaret, kimliksizleştirme, hor görme , mobing hepsi şiddettir.
Kadınlar artık çiçek olmalı söylemleri ile evlere kapatılmak değil, insanca yaşamak, çalışmak, sosyal yaşamda eşit haklara sahip olmak, kendi kararları ile var olmak istiyor.
Kimse kimsenin namusundan sorumlu değildir, kadını baskılayan ve hiçleştiren her türlü politikaya , evlerimizde, iş yerlerimizde, diğer yaşam alanlarımızda uygulanan her türden şiddete karşı dayanışmayı büyütmek, karşı çıkmak, şiddete uğrayan kadınlara destek olmak için insanlar yine omuz omuza gelmelidir.
Kadınlar değişirse toplumlar da değişir. Kadınlar özgürleşirse toplumlar da özgürleşir. İşte bu nedenle de en büyük baskıları kadınlar görür.
Maalesef günümüzde de 25 Kasım sadece anma günü olmaktan öteye gidemiyor.
Siyasetçiler atlamamış olmak için sosyal
medyada paylaşım yapıp yeterli sanıyor,
belediyeler kanuni zorunlulukları olan sığınma evlerini açmıyor,yapabileceklerinin çok azını yapıyor. Bu arada Türkiye'de, kadına şiddet her geçen gün artıyor, kadınlar toplumun gözü önünde yok oluyor.
Ülkemizde 10 yılda 3000'den fazla kadın erkekler tarafından öldürüldü. "Ama erkekler de öldürülüyor" diyerek kadına şiddeti önemsizleştirilmeye devam ediliyor.
Çünkü erkekleri kadınlar değil, yine erkekler
öldürüyor. Unutmamalı ki, kadına yönelik
şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve güç
dengesizliğinden kaynaklanıyor.
Kadına şiddet ülkemizde politik bir çürümeyi ifade ediyor, Bu şiddetin kökleri toplumun temelinden besleniyor. Kadınların ekonomik, sosyal, politik alanda maruz kaldığı ayrımcılık şiddetin yayılmasına zemin hazırlıyor. Bu sadece
bireysel sapkınlıkların sonucu değil, sistematik bir sorun. Bunu kabul etmekte zorlanan bir topluma ve idareye sahibiz. Kadına şiddet, toplumun her katmanını etkiler, sadece bireysel bir olay olamaz aynı zamanda toplumsal bir krizdir.
Devlet ve toplumsal normlar kadına yönelik
şiddeti engellemekte yetersiz kalyor. Cezasızlık kültürü ve mağdurların korunmasızlığı, kadına şiddeti teşvik ederek giderek derinleşiyor.
Bu mücadelede sadece kadınların değil,
toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelip ortak çözüm bulması önemli. Toplumsal bilinçlenme, eğitim, adalet sisteminde reformlar ve kadın haklarına saygı, politikacılardan, liderlerden ve
toplumun her bireyinden talep etiğimiz adımlar olmalı.
Kadına șiddetle mücadele, sadece bir gün değil, her gün süren çabayı gerektirir.
Kadına şiddeti politik bir mesele olarak ele
almak, toplumsal değişim için ilk adımdır.
Unutmayalım ki, eşitlik ve adalet için mücadele etmek, sadece kadınlar için değil, tüm insanlık için bir gerekliliktir. Umudum, bu gerçekleri görerek ve değişim talep ederek bir araya gelmiş,
güçlü bir toplum olarak görmek.
Dilerim bir gün, Kadınlar emeklerine, kimliklerine, bedenlerine sahip çıkarak ve her türden şiddete dur diyerek, çoğalıyor ve dayanışmalarını her geçen gün büyütüyor olarak toplumda hakettikleri yerlerini alırlar...