2 Ağustos 2023 Çarşamba Saat: 09:46
1977 yılında kalktık temelli Ordu’ya geldik.
Selimiye mahallesinde caminin yanında tek katlı bir eve girdik.
Temmuz ayının son günleri. Hava sıcak.
Millette anlayamadığım bir telaş.
Çarşamba pazarı tıklım tıkış.
Savaş çıktı çıkacak, vatandaş aç kalacak sanki.
Sebzeler, meyveler kilolarca alınıyor. Karpuz, kavun sürüsüne bereket.
Meğer birkaç gün sonra fındığa başlanacakmış, haberim yok.
***
Rahmetli eniştem, mevcut mağazasını yeniliyor.
Kalan eski malları sermaye yapmak için satmaya çalışıyor, elden çıkarıyor.
Liseye yeni başlayacağım yıllar daha.
Bana çuvallar içinde ayakkabılar verdi.
“Al bunları git pazarda sat” dedi.
Çuvalların ağzını açtım baktım.
Kara kara, daha önce hiç görmediğim büyükten küçüğe lastik ayakkabılar.
Bunlar ne dedim kendi kendime. Kim giyer? Kime ne diye satacaktım ki?
Gülümsedi. “Kara lastik” dedi.
“Fındık vakti çok satılır.”
“Bahçeye girecek olan herkes bundan giyer” dedi.
Pazara gittim. Yer buldum kendime.
Naylon brandanın üzerine serdim kara lastikleri, müşteri bekliyorum.
Aman Allah’ım, şaşırmamak elde değil.
Peynir ekmek gibi kapış kapış gidiyor.
Gören boş geçmiyor geliyor. Birer ikişer alanlar var.
***
Ben de giydim.
Ben de ayağımda cıslavet fındık topladım sonrasında.
Dala asılmayı öğrendim onunla. Yamadan düştüğümde oldu.
En gıcık olduğum anlar ise, hemen yağmur sonrası girdiğim bahçe idi.
Çamur cıslavetlerin ta içine kadar işler.
Gün sonunda terden sırılsıklam ayağım kayar,
Lastik izi ayağımdan çıkardıktan iki gün sonra geçerdi.
***
Vakit geldi bile. Birkaç gün kaldı bahçedeyiz.
Fiyat bekliyor insanlar.
İyi bir fiyat müjdeleyin artık.
Son zamlar, artan fiyatlar, alım gücünün düşmesi. Vatandaşın yüreği kara…
Varsın bahçelerde ayağımızda kara lastikler olsun.
Lakin öyle bir fiyat verin ki; yüzümüz gülsün, güneş olsun bari…