14 Kasım 2016 Pazartesi Saat: 08:40
Ordu’da başı boş gençler yaptıkları nahoş davranış ve hareketlerle dikkatleri üzerlerine çekmeye devam ediyor. Geçen hafta bir arkadaşımın da dikkatini çekmiş olmalı ki konuyu benimle paylaştı.
3 gün boyunca şehrin muhtelif yerlerinde ve saatlerinde bende keşfe koyuldum. Özellikle kalabalık yerlerde, okulların yoğun olduğu mıntıkalarda ve bu mıntıkaların arka sokak ve kuytularında yaşları 10 ila 16 arasında değişen gençlerin ellerinde ki zincirleri sallamaları, acayip acayip tesbih çevirmeleri, yürüyüşleri, birbirlerine hitap şekilleri insanların gerçekten tedirgin olmalarına yetiyor.
Dün akşam derin derin düşündüm. Bu çocuklar kim? Hepimizin değil mi? Ama kendi çocuklarımız ama komşu çocuklarımız ama semtimizin veya şehrimizin çocukları değil mi? Peki bunlar neyin hevesine ve neyin özentisine bürünüyorlar? Bunların bu hallere düşmesinde ki en büyük suçlular kim? Cevapların yine klasik olduğunu duyar gibiyim.
Yani talim terbiye aile de başlar, okulda devam eder, gerçek hayatta da icraya geçer. Değil mi çoğunuz hep böyle düşünüyorsunuzdur. Haklı düşünüyorsunuz aslında. Ama şu soruyu da sormadan yine geçemiyorum. Okullarda sigara içme yaşı 9’lara, uyuşturucuya bulaşma yaşı 12’lere kadar nasıl düşüyor? Bu bir Ordu ve Türkiye gerçeği değil mi? Eğitimciler okullarda armut toplamıyor her halde.
Her okul giriş ve çıkışlarında güvenlik güçleri de zaten çocukları emniyetli bir şekilde gidip gelmelerini sağlıyor. Yani güvenlik güçleri de elma toplamıyor. Buraya kadar iyi güzel. Bir peki de çocuklar okuldan eve geldiklerinde dışarıya çıktıkları saatlerde nasıl ve nerede, kimlerle, hangi mekanlarda, hangi kuytularda vakit geçiriyorlar. Anaya babaya sorsan, işi gücü bırakıp eşek kadar çocuğumu takip edeceğiz diyenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar değil.
Beyler, bayanlar, analar, babalar, öğretmenler, güvenlik güçleri, gelin hep beraber başımızı bir kez daha ellerimizin arasına alalım. Aile yapısı çökmüş, gelir adaletsizliği ile mücadele ederek çoluğuna çocuğuna yetemeyen, parçalanmış aileler ve kimsesiz çocukların geleceğini yeniden gözden geçirelim. Hepimiz taşın altına bir kez daha elimizi koyalım. Çünkü gidişatımız hiç de hayra alamet değil.
Sokaklarda ki başı boşluk tabiri yalnız hayvanlara mahsus bir söz değil. Bu gençler hepimizin, benim senin, onun, bizim, sizin onların.