Ersin ERDOĞAN

PARALEL DİNLER ve DİNCİLER. (2)

19 Temmuz 2022 Salı Saat: 09:39

  

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın web sitesinde yayınlanan bir makalede bu konu şöyle açıklanmış:

“İlk emri OKU olan bir dinin kadını ve eğitimi konusunda da koyduğu evrensel mesaj: İlim kadın-erkek ayrımı gözetmeksizin herkes için farz-ı ayındır. Ülkemizde özellikle İslam dünyasında ana babaların sadece erkek evlatlarını okula gönderip, kızlarına aynı oranda önem vermeyip okutmamaları tamamen İslam dışı bir düşüncenin ürünüdür. Ve İslam’a asla mal edilemez. Netice olarak konunun çözümü ailenin ve toplumun eğitiminden geçmektedir. Bu konu da görev sadece din adamlarımıza değil toplumun bütün kesimlerine düşmektedir.”

“Hayatı, insanları kadın veya erkek diye ayırmaksızın eğitmek ve doğru yola iletmek için mücadele içerisinde geçmiş olan Peygamberimiz (s.a.v), "İlim öğrenmek her Müslümana farzdır." (Hadisi Şerif-İbn Mâce, Mukaddime-17) diyerek buyurduğu hadisiyle de herkesi ilme, bilgi edinmeye teşvik etmiştir.”

“Buna rağmen kızlarımızın başta eğitim olmak üzere her alanda geri bırakılmasını dine bağlayanlar veya kendi yanlış felsefelerine dinden destek arayanlar büyük bir yanlış ve yanılgı içerisindedirler.” [1]

Bu makaleden hareketle, sorgulamak gerekiyor.

Bu inanış, hem siyasetten hem de toplumdan neden saygı ve ilgi görür? Birkaç oy için önünde el pençe divan duran siyasetçiler bundan sonra aklını kiraya vermemiş seçmenden nasıl destek ister?

Tek dertleri mağdur ettikleri insanları köleleri yaparak sömürmek olan paralel dinlerin ve dincilerin gözetilip korunmaları nedendir?

Maalesef paralel dinler günümüzde neredeyse desteklenerek meşrulaştırılıyor. Bunlara taparcasına inanan, mantık dışı emirlerine uyan binlerce insanın vahiy dinler yerine bu tür paralel dinlerin ve dincilerin peşinden gitmesi elbette önemli bir ülke güvenliği sorunudur. Devletin bekası için tehdittir.

En güncel sorun ise, paralel dinlerin ve dincilerin peşinden gidip söylemlerine inananların çocuklarının, özellikle de kız çocuklarının zarar görmesidir.

Ve gerici söylemler ile içine düşürüldükleri paradokslardır.

Nasıl mı? Şöyle:

Kız çocuklarını üniversiteye göndermeyin” ve “Kadınların çalışması haramdır” söylemlerine inanıp bu emre uyanların eşleri veya kızları hasta olup bir sağlık kurumuna muayeneye gittiklerinde veya doğum yapacakları zaman yana döne neden kadın doktor arıyorlar?

E, nasıl olacak şimdi bu iş? Kız çocuklarımızı okula göndermezsek kadın doktoru nereden bulacağız bu ülkede. Mevcutları ülkeden kaçarcasına giderken, yabancı uyruklu kadın doktor mu ithal edeceğiz?

Yıllarca okul kapılarında “başörtülü kızlarımız üniversitelere alınmıyor” diye son derece haklı ve insani olan eylemler yapıp tepki koyanlar arasında bunlar da yok muydu?

Şimdi bu paradoksları, “başörtülü olduğumuz için okullara alınmıyoruz" diye eylem yapan ve bu cemaatlere sempati duyan hanımefendiler yorumlasın o zaman! Ve şu sorumuza da cevap versinler lütfen:

Ne içindi o zaman onca mücadeleniz? Laik düzeni kötü göstererek bozup yıkmak mıydı sadece? Ya da sonunu göremediğiniz bir macera mıydı?

Topluma inanış yolu diye lanse ettikleri paralel dinler yüzünden ülkede kız çocuklarının meslek ve uzmanlık eğitimi alma oranı 1970’lerdeki seviyenin altına düşmüş. Ayrıca ülke halkı şu anda 50 yıl öncesine göre daha bağnaz ve daha cahil bir hale gelmiş.

Ülkemize, milli ve manevi değerlerimize ve çocuklarımıza verdikleri zararlardan vaz geçmeleri gerekiyor artık. Ya da sapkın söylemleri durdurulup vaz geçirilmeleri

Ondan sonra ne yaparlarsa yapsınlar. Dernek diye toplandıkları yerde isterlerse dans etsinler, hu çeksinler, zıplayıp hoplayıp def çalsınlar. Kendileri çalıp kendileri oynasınlar. Umurumuzda bile olmaz.

Bunların yolları camilerden de geçmiyor. İbadetlerini dernek binalarında yapıyorlar. Ünlü genelev patroniçesi ve vergi rekortmeni merhum Matild Manukyan’ın devlete ödediği vergiden imamlara maaş ödeniyor diye camilere gitmediklerini duyunca şaşırmamıştık zaten.

Değerlerimize saygısızca zarar veren ve ülkemizi muasır medeniyetten uzaklaştırıp geri kalmasına çalışan bu dinci gericilere dur demek, hoşgörü göstermemek hem devletin hem de aklıselimin işidir ve ilgili kanunlarımızda gerekli hukuki düzenlemeler de mevcuttur.

GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ ün bu konuya ilişkin söylemleri şöyledir:[2]   

·        Gericilere hoşgörü göstermek yüce bir terbiye göstergesi değil, bir milletin mutluluğuna, şerefine ve namusuna göz dikenlere hoşgörüdür ki, hiçbir zaman ve hiçbir kişi buna izin veremez!”.

·        “Bizi yanlış yola sevk eden habisler bilirsiniz ki çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir.”

·        “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fenden başka yol gösterici aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir.”

·        “Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz.”

·        “Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu tip yapılar din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdığı için yasakladık.”

·        “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”

·        Din gibi temiz bir duygu, politika gibi kirli oyunlara alet edilemez. Din ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşamalıdır.”

·        Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir; bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir.”

Bu ülkenin kurucusu ve ulu önderi bunca şeyi söyleyip bizi uyarmış olmasına rağmen, aynı zihniyetin siyasetçilerini anlarız da muhalefetin “Atatürkçü” geçinenleri neden bu tür yapılara karşı çıkmaz, üç beş oy alırım belki diye dirilerinden vaz geçtikte cenazelerine bile “temsilci” gönderir asla anlaşılamaz, hoş görülemez ve kabul edilemez.

Üstelik anayasanın 174. maddesi ile korunan “30 Teşrinisani 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun” hala yürürlüktedir. Ancak uygulanmamaktadır. Neden? 

(Devamı Yarın)