Ersin ERDOĞAN

PARALEL DİNLER ve DİNCİLER. (1)

18 Temmuz 2022 Pazartesi Saat: 09:22

Vahiy yolu ile inen dinlerden işlerine geleni alıp ekleyip, işlerine gelmeyeni çıkarıp değiştirip, tarikat, hareket, cemaat diye adlandırılan ama Dernekler Kanunu’na göre kurulup Sivil Toplum Kuruluşu gibi faaliyet gösteren sosyolojik yapıların oluşturdukları inanış felsefelerine paralel din, liderlerine paralel dinciler, mensuplarına da mağdur diyoruz artık.

Bu yapılar insanları psikolojik, sosyolojik, ekonomik durumlarına ve zayıflıklarına, ihtiyaç ve beklentilerine göre düzenledikleri ve sürekli değiştirerek güncelledikleri felsefeleri ile kandırıp ikna ederek kurdukları sistemin içine çekip, mevkilerini ve maddi olanaklarını sömürüp yönetmeyi ve maalesef mağdur etmeyi başarıyorlar.

Bu yolla ele geçirdikleri mürit denilen mağdurların oy sayısına göre önce siyasi güçlerini artırıp devlet yönetiminde imtiyaz ve söz, sonrasında ise sistemin sürekliliğini sağlamak için mal, mülk ve para sahibi oluyorlar.

Bu hedeflerine 2 yoldan ilerliyorlar.

Birincisi, mensuplarının ve mensubu olmayan fakir insanların çocuklarını ücretsiz barınma, beslenme ve eğitim sağladıkları ancak her türlü istismara ve baskıya uğratıldıkları evlerde/mekânlarda, psikolojik devşirme tekniklerini kullanarak felsefelerine göre verdikleri sözde eğitim (!) ile beyinlerini yıkayıp kendilerine koşulsuz itaat edecek hale getirip ele geçiriyorlar.

Çocuklardan başarılı olanları yasal, olamayanları imtiyaz, hile ve imtihan soruları hırsızlığı ile önce üniversitelere yerleştirip kariyer sahibi yapıyorlar sonra da siyasi güçlerini kullanarak devlette bir göreve ve makama yerleştirip kullanıyorlar.

Diğeri ise zaten devlet yönetiminde çalışanlardan algı, mantık ve psikolojik zayıflıkları olanları felsefelerine göre kandırıp ikna ederek, yola gelmeyenleri ise disiplin cezalarıyla, soruşturmalarla, sürgünlerle, mobbinglerle bezdirerek baskı kurup veya şantajla tehdit ederek ele geçirip kullanıyorlar.

Bu yolla devlet içinde devlet kurup ülkeleri kendi çıkarlarına göre yönetmeye başlıyorlar. Bitmek tükenmek bilmez ihtiraslarını tatmin edebilmek için yaptıkları taleplerin biri bile karşılanmadığında da devleti yöneten hükümetleri devirmeye kalkışıyorlar.

Son örneği, İlahi (!) cemaat veya hareket diye bilinen, liderine değerli ve muhterem hoca efendi hazretleri (!) denilen, neredeyse peygamber kadar saygı ve sevgi gören, devlette ve siyasette büyük bir güç ve zenginlik elde etmiş ama ülkenin egemenliği üzerindeki talepleri karşılanmayınca, kandırıp devlete yerleştirdiği mensuplarını kullanarak, 15 Temmuz 2016 da hükümeti ve cumhuriyeti yıkmaya kalkışmış, 2196 vatandaşımızın gazi, 251 vatandaşımızı ise şehit olmasına sebep olmuş alçak FETÖ’dür.

Dünyanın her coğrafyasında benzer paralel dinler ve bunlara inanan mağdurlar var. Hatta bunların sapıkları, marjinalleri, radikalleri ve komikleri var. “Hadi başka bir dünyaya gidelim” deyip Allah’ın kendilerine emanet ettiği bedeni korumayıp topluca intihar eden ahmakları bile var.

Bu yapılar sadece devleti değil mensubu yaparak mağdur ettikleri insanların özel hayatlarını da kendi çıkarlarına göre yönetirler.

Kimle evleneceklerini, kaç çocuk sahibi olacaklarını, meslek tercihlerini, hatta beslenme, barınma, eğitim ve giyinme gibi öncelikli ihtiyaçlarını karşılayacakları yerleri bile belirleyerek onları ekonomik ve sosyolojik olarak yönetirler.

Kadın-erkek fark etmeksizin, çağdaş, eğitimli, kişilikli ve liyakat sahibi insanların varlığından aşırı derecede rahatsızlık duyarlar. Çünkü onları, sözde din diye oluşturdukları yanlış ve mantık dışı felsefelerini ifşa edebilecek, bitirebilecek ve güçlerini ellerinden alabilecek düşmanları olarak görürler.

 Eğitimli ve liyakat sahibi insanları sevmezler, etraflarında asla istemez, iş vermez ve işlerinde barındırmazlar. Hatta yaşama hakkı bile tanımazlar. Sahte deliller üretip suçlayarak devletin adalet ve kolluk kurumlarına yerleştirdikleri adamları ile hayatlarını karartırlar.

Bu yüzden bilimi, amaçları için araç gibi kullanırlar ama zulüm gibi görürler. Sadece eğitimsiz, liyakatsiz ve psikolojileri bozuk ferasetli cahilleri severler.

Paralel dinler ülkelerin sosyal ve ekonomik refahını, liyakatli insan kaynaklarını, ülke bütünlüğünü ve güvenliğini tehlikeye atan bir beka sorunudur ve anayasaya göre illegal oluşumlardır. Dernekler kanununa göre faaliyet gösteren bir STK gibi görünseler de, görüldükleri yerde durdurulmalı ve faaliyetlerine izin verilmemelidir. Bunların iyisi, az zararlısı veya tehlikesizi yoktur. Hepsi çok kötü, çok zararlı ve çok tehlikelidir.

Paralel dinlerin asla kabul edemeyeceğimiz, göz ardı edemeyeceğimiz, dikkatlice takip edeceğimiz ve hep arkasında durup savunacağımız, çok önemli 6 değerimize karşı ortak düşmanlıkları var.

Bunlar, istikrarlı bir şekilde altları oyulmaya, içleri boşaltılmaya ve diplerine dinamit döşenmeye çalışılan “Cumhuriyet”, “Atatürk”, “Laiklik”, “Eğitim”, “Medeni Hukuk” ve “Kadın ve Hakları” dır. Özellikle Öğretimin Birliği Kanunu (3 Mart 1924) ve Medeni Kanun (17 Şubat 1926) hükümlerine karşıdırlar ve değiştirmeye, ortadan kaldırmaya çaba göstermişlerdir hep.

Padişahlık yönetimine son verilmesini, hilafetin kaldırmasını, devletin dinle, adaletin şeriatla yönetilmemesini, ferasetli cahillerin azalmasını, kadınların eğitim, iş, kariyer ve kişilik kazanmasını bir türlü hazmedip kabullenemediler.

Bu paralel dinlerden birinin ülkemizdeki şeyh denilen lideri yani paralel dincisi şöyle demiş: “Kızlarınızı sakın ha ortaokul, lise ve üniversiteye göndermeyin. Kadınların iş ve meslek sahibi olması haramdır. Görevleri sadece ev işlerini yapmak ve vatana millete hayırlı evlatlar doğurmaktır”.

Katılırsınız katılmazsınız, bilemem… Fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında kendi görüşüdür de diyebilirsiniz. “Ne olmuş canım dediyse” diye hafife de alabilirsiniz. Ama bu söylemi “ilahi emir” kabul edip inanan, uyan, uygulayan ve çocuklarına reva görüp dayatarak zarar vermiş, kandırılmış ve mağdur edilmiş insanlar var.

Benzer felsefelerde anti-çağdaş söylem ve eylemleri olan paralel dinlerin, paralel dincileri ve mağdurları, en ileri en çağdaş gördüğümüz ülkelerde bile var. Ama oralarda bu tür söylemler ve eylemler bizdeki gibi alenen ve rahatça yapılamıyor. Genellikle gizli, kapalı ve kendilerini tecrit etmiş toplumların içinde oluyor ve devlet istihbaratı tarafından tavizsiz izleniyorlar.

Ama ülkemizde bu felsefelerin ürünü olan anti-çağdaş söylemler alenen yapılıp alenen uygulanıyor. Üstelik bu durumu ciddiye almayan, sorgulamayan ve görmemezlikten gelen bir siyasi yapı ve zihniyet var.

Oysaki paralel dinlere İslamiyet üzerinden bakarsak eğer, dininin referansları Hz. Peygamber, ona vahiy edilen kitap Kuran-ı Kerim ve sarih hadisleridir.

Var mı böyle bir ilahi emir veya sarih hadis? Baktım yok! Sordum yok! Bilakis, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, referansları ile verdiği aksi ve resmi açıklaması var.

(Devamı yarın)

***

Değerli okuyucularımın ve tüm İslam âleminin geçmiş mübarek kurban bayramını kutlar, nicelerine birlik ve beraberlik, sağlık, refah, huzur ve barış içinde ulaşmalarını dilerim.