1 Temmuz 2022 Cuma Saat: 09:22
Gladyo: II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa'da gelecekte olması beklenen bir Varşova Paktı işgaline cephe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla İtalya'da NATO tarafından gizli olarak örgütlenen kontrgerilla (stay-behind) operasyonunun kod adıdır.
Gladyo, özel olarak NATO cephe gerisi direniş organizasyonun İtalyan kolunu belirtse de bazen "Gladyo operasyonu" NATO'nun bütün cephe gerisi (stay-behind) operasyonlarının gayri resmî adı olarak kullanılır ve bazen "Süper NATO" adıyla da anılır.
Latince'de “Kılıç” anlamına gelen “Gladio” sözcüğünü ad olarak kullanan örgüt, Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay-Behind (Arkamda dur) tarafından 1952 yılında kuruldu. CIA tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt, 1956 yılında ABD ile iş birliği içinde, casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere örgütlendi. Sardunya'da örgütün ilk eğitim kampı kuruldu ve Kuzey İtalya'da 139 yerde silah ve mühimmat depoları oluşturuldu. Resmi adı Müttefik Koordinasyon Komitesi (Allied Coordination Committee) idi.
1956 sonrasında ikisi kadın 622 kişi ABD ve İngiliz gizli servisleri tarafından eğitildi. Organizasyon dağıtıldı (1972-1973), ancak kaldırılmadı.
Soruşturmaların ünlü yargıcı Felice Casson, gizli servis arşivinde yaptığı incelemelerde, 1972 yılındaki bir bombalamanın kesinlikle NATO destekli bazı gizli örgütlerce yapıldığı sonucuna ulaştı.
Yargıç, başbakan Giulio Andreotti'nin bilgisine başvurdu. 1972'de bu olay tespit edildiği için başbakan örgütün varlığını kabul etti. Ancak 1972'de örgütün kapatıldığını söyledi.
Avrupa Parlamentosu bile sorunla ilgili karar tasarısında şu sözlere yer vermek durumunda kalmıştır: Avrupa Topluluğu'na üye pek çok ülkede gizli, paralel istihbarat ve silahlı operasyon örgütlerinin 40 yıldır var olduğu Avrupa hükûmetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. Kırk yıldır bu örgütlerin demokratik kontrolden kurtulduğu ve NATO ile iş birliği halinde ABD gizli servislerince yönetildiği anlaşılmıştır.
Örgütün İtalya'daki adı Gladio idi. Türkiye'de kontrgerilla veya Özel Harp Dairesi, Yunanistan'da B-8 ya da SheepSkin, Belçika'da SDRA-8, Hollanda'da NATO Command, Batı Almanya'da Gehlen Örgütü, Stay Behind ya da Sword, Avusturya'da Schwert, Fransa'da Rüzgâr Gülü, İspanya'da Anti-Terör Kurtarma Grubu (GAL), İngiltere'de ise Secret British Network olarak bilinir.
Türkiye’de Kontrgerilla, kelime anlamıyla gerilla güçlerine karşı kurulmuş güçtür. Bir diğer anlamı ise NATO bünyesindeki ülkelerde sol örgütlenmeye karşı oluşturulan yasa dışı örgütlenmenin Türkiye'deki adı ve ayağıdır. Türkiye'deki yapılanma Amerika tarafından Ankara'da bulunan Amerikan Askerî Yardım binasında kurulmuş ve başlarda CIA tarafından fonlanmıştır. 1970 ila 1999 yılları arasında etkin olarak faaliyet gösteren yapılanmanın yasal statüsü yoktur, gizli silah depoları ve kayıt dışı mensupları vardır. Ülkü Ocakları tarafından kurulan Ülkücü komando kampları; Kontrgerilla örgütü için paramiliter üyeler yetiştirmiştir.
NATO'nun Özel Harp talimnamelerine göre, üye ülkelerde kurulan NATO birimleri Türkiye'de 1952 ya da 1953'te önce Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla örgütlenmiş sonra doğrudan Genelkurmay Başkanlığına bağlı Özel Harp Dairesi çatısı altında ve bunun sivil uzantısı olarak faaliyet yürütmüştür. Bülent Ecevit 1974'te dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'dan Özel Harp Dairesi'nin varlığını öğrenmiştir.
70'li yıllarda, yüzlerce aydın ve farklı siyasi görüşlerden birçok üniversite öğrencisi işkenceden geçirilmiştir. İşkence görenlerden çoğu, tahliyelerinin ardından, kendilerine kontrgerilla diyen kişiler tarafından sorgulandıklarını belirtmiştir.
İstanbul'daki Ziverbey Köşkü'nde işkence görenler, şu sözleri duyduklarını ifade etmiştir: "Genelkurmay'a bağlı Kontrgerilla teşkilatının elindesin. Burada Anayasa yok. Yalnızca biz varız. Sorduklarımıza doğru cevapları verirsen kurtulursun. Yoksa ölümlerden ölüm beğen. İstersek seni yok ederiz ve kimse de bizden hesap soramaz."
Yankı dergisinin 17 Ekim 1973 tarihli basımında ise, dönemin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün; Kadıköy'deki Ziverbey Köşkü'nün bizzat kendisi tarafından Kontrgerilla örgütü için hazırlatıldığını beyan etmiştir.
JİTEM ya da Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı'nın onayı olmadan ve Genelkurmay Başkanlığı'ndan görüş alınmadan Jandarma Genel Komutanlığı'nın kendi inisiyatifiyle kurulan ve terörle mücadele kapsamında faaliyet yürüten bir oluşumdur.
Tam adıyla Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele olmasına rağmen JİTEM’in kurucularından olan Ahmet Cem Ersever, gazeteci Soner Yalçın’a verdiği röportajda isminin aslında Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı olduğunu (JİGK) belirtmişti.
JİTEM Genelkurmay Başkanlığından izin alınmadan kurulmuş Askeri gibi görünen sivil bir örgüttür. Kurucularından sayılan Ahmet Cem Ersever Kasım 1993 te Derin devleti ifşalaması sonucu bir mağara da kafasına 3 kurşun sıkılarak öldürülmüştür. Diğer Kurucularından sayılan Albay Arif Doğan ise JİTEM'in 1992 de tamamen dağıtıldığını ondan sonra gelen Jitem’i GÖTEM olarak adlandırmıştır.
Jitem kurulduğu 1988 ila 1992 yılları arası Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisindeki Terör yapılandırmasını son seviyelerine kadar indirmiştir. Bu örgüt sivil beyaz toroslarla dolaşır, Terör örgütleri arasına girmek için ise Doğuda doğmuş sivil adamlarına eğitim verip içlerine sokarlardı böylece her bilgiyi alıp daha kolay müdahale edebiliyorlardı.
JİTEM'in varlığı devlet kurumları tarafından uzun süre doğrulanmamış olsa da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın JİTEM ile ilgili başlattığı soruşturmada devlet, JİTEM'in var olduğunu resmen kabul etmiştir.
Kurumun Güneydoğu'daki pek çok faili meçhul cinayetten sorumlu olduğu iddia edilmektedir. Uluslararası Af Örgütü de bölgede gerçekleştirilen pek çok cinayet ve infazın devlet yetkililerince gerçekleştirildiğini belirtmektedir. Kamuoyu bu faili meçhul cinayeti işleyen devlet yetkililerinin JİTEM mensupları olduğunu düşünmektedir. Faili meçhul kalmış 19 cinayetin JİTEM elemanları tarafından işlendiğine yönelik açılan soruşturmanın davası sonucunda yargılanan tüm sanıklar Aralık 2019'da beraat etmiştir.
Türk İntikam Tugayı (TİT), 1970'li yıllarda Kıbrıs'ta sol görüşlü Kıbrıs Türklerine ve 12 Eylül Darbesi'ne kadar geçen süreçte Türkiye'de solcu olarak bilinen ve Türkiye'ye hakaret etmekle suçladıkları kişi ve gruplara karşı suikast ve çoğunluğu ölümle sonuçlanan saldırıları düzenlediği iddia edilen yasa dışı antikomünist aşırı milliyetçi örgüttür. TİT olarak üstlendikleri eylemler haricinde, bünyesindeki isimler ve lider kadrosu hiçbir zaman açığa çıkmamıştır.
12 Eylül Darbesi'nin ardından bir anda ortadan kaybolan ve uzunca bir süre duyulmayan örgütün adı, 1990'lı yılların ortalarından itibaren kimi eylemlerin sonucunda kullanılmış, fakat sonradan bu ismi kullanan grupların birbirleriyle bir alakalarının olmadığı ortaya çıkmıştır.
Bu yönüyle, günümüzde varlıklarını sürdürmedikleri, fakat kimi küçük aşırı milliyetçi grupların TİT'in mirasçılığına soyundukları söylenebilir. Ergenekon davası sırasında mahkeme tarafından örgüt hakkında bilgi talebi üzerine MİT, "TİT adının 1978 yılından beri solcu kesimin korkutulması amacıyla aşırı milliyetçi unsurlarca kullanıldığı, TİT adının hedef alınan şahıs veya kuruluşları psikolojik yönden etkilemek ve korkutmak amacıyla zaman zaman kullanıldığı, örgütün merkez komitesi ve organik yapısının oluşmadığı, paravan bir isim olarak kullanıldığı" belirtilmiştir.
Son yıllarda örgütün bazı üyeleri PKK'ya karşı yapılan askerî eylemlerde Millî İstihbarat Teşkilatı'na yardımcı olmaları şartıyla serbest bırakıldı.
“Devlet içinde devlet” in ülkemizdeki son somut örneği FETÖ’dür!
FETÖ hem partinin kuruluşunda hem de seçimleri kazandıktan sonra ülke yönetiminde AKP iktidarıyla birlikte olmuştu. Deneyimli ve liyakatli kadrosu olmayan AKP çareyi fetöcüleri siyaset, devlet, güvenlik, yargı ve ekonomi kadrolarına doldurmakta buldu. İktidarı paylaştı. Meclis’te onların istedikleri yasaları çıkardı.
Ta ki, 17/25 Aralık çıkar çatışmasına kadar. Böylece birlikte yürüdükleri yoldan ayrıldılar. Ancak ihtiraslarından ve ekonomik çıkarlarından vaz geçme niyeti olmayan bu terör örgütü 15 Temmuz 2016 da bir kalkışma ile darbe yaparak ülke yönetimini ele geçirmeye çalışsa da milletin dirayeti sayesinde başarılı olamadı.