7 Mart 2022 Pazartesi Saat: 10:53
Tam da Ukrayna-Rusya savaşı ile ilgili köşe yazımı bitirmek üzereyken, ortaokul ve liseden sınıf arkadaşım, BirGün Gazetesi köşe yazarı Prof. Dr. L. Doğan TILIÇ’ ın bu konuda 26 Şubat Cumartesi ve 3 Mart Perşembe günlerinde yayınladığı iki yazısını okuyunca vaz geçip çöpe attım kendi yazdıklarımı.
“Savaşa Hayır” demek için bundan daha güzeli yazılamaz dedim. Hazıra konup, onun köşe yazısını, onun izni ile sizinle paylaşmak istedim.
Bugün birincisi… Yarın da ikincisi…
********
SAVAŞA HAYIR (1)
Nasıl sona ereceği bir yana, Ukrayna’daki savaşın uzun sürmeyeceğini düşünenlerdenim. Ancak, şimdiye kadar savaş çıkmaz dediği yerlerde hep savaş çıkmış ve oralarda muhabirlik yapmak zorunda kalmış biri olduğumu da hatırlatayım.
Ukrayna’da yaşananlara dair ne kadar afili analizler yaparsanız yapın, sonu BirGün’ün dünkü “SAVAŞA HAYIR” manşetine çıkmıyorsa boş!
En muhteşem analizler de, dünya başkentlerinde ya da BM’de edilen en çarpıcı sözler de, Ukrayna’da patlayan bir bombayla dehşete düşen çocuğun çığlığına bedel değil.
Yine de bir analiz yapacaksam şöyle başlayayım; solculuk ve ABD karşıtlığı adına Rusya’dan; uluslararası hukuk, egemenlik, toprak bütünlüğü diyerek ABD ve arkasına dizilenlerden yana olmak benden uzak olsun!
“Savaşa Hayır” demek, kolayca atılan bir slogan gibi görülse de, bir çatışma anında özellikle çatışmanın taraflarından biriyseniz en zor şeydir. Rusya’da savaşa karşı sokaklara çıkanlara, Moskova’da yayımlanan Novaya Gazeta’ da Putin’in başlattığı savaştan dolayı “utanç ve keder içindeyiz”, “gezegenimizdeki hayatı yalnızca küresel bir savaş karşıtı hareket kurtarabilir” diyenlere selam olsun.
Savaştan uzakta olmanın konforu içinde ve ellerinde tank tüfek değil de kalem olduğu halde, savaşta taraf olanlara da yazıklar olsun.
Şimdi, yanlış çıkabilir diye uyardığım baştaki öngörümün nedenine geleyim. Ukrayna’da Rusya ile çatışan asıl olarak ABD!
Arkasında Çin ve Rusya’nın ortasında istikrarsızlaştırıcı bir odak bırakarak ama küçük düştüğü bir yenilgiyle Afganistan’dan çekilmesinin ardından, ABD kendi yanında isteksiz duran Avrupa ülkelerini hizaya sokmak ve Avrupa’nın güvenliğindeki belirleyici rolüne dönmek istiyordu. Rusya tehdidiyle, hâlâ sorunlar olsa da, bunu şimdiden büyük ölçüde başardı.
Öte yandan Putin de, Sovyetler ’in dağılmasından bu yana, Doğu’ya doğru ilerlemeyeceği garanti edilmesine karşın Rusya’yı düşman olarak gören NATO’nun üzerlerine üzerlerine gelmesine DUR demiş oldu. Rusya’nın NATO’yu kendisinden uzak tutma konusunda şakası olmadığı görüldü ve Putin’in son hamleleriyle Rusya da “kendi Avrupası” nın “koruyucusu” rolüne döndü.
Artık savaş ne kadar uzarsa taraflar için o kadar zarar verici olacak!
Biden’ın Rusya’ya yaptırımları ilan ettiği konuşmasında, oluşturduğu koalisyonun sorunları da görüldü. Avrupa swift yaptırımına onay vermemiş, Hindistan tam olarak nerede durduğunu belirlememiş ve Çin yaptırımları etkisizleştirecek bir güç olarak Rusya’dan yana gibi…
Almanya ve Fransa, Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nı kazansa da imparatorluk gücünü kaybederek ABD’ye eklemlenmiş ve bazen kendi medyasında bile “ABD finosu” olarak karikatürize edilen Birleşik Krallık’ tan farklı çizgide, Rusya ile ilişkilerde hâlâ askeri değil diplomatik çözümden yanalar.
Uluslararası hukuk, egemenlik, toprak bütünlüğü gibi argümanlarla Rusya’nın dünya düzeninin temellerini sarstığını söylüyorlar ama o temeller Irak işgali sırasında sarsılmıştı zaten.
Putin, şimdi Irak’ta ABD’nin kullandığı argümanların aynısını kullanarak ve uluslararası hukuk açısından sicili en bozuk ABD gibi bir BM kararı olmadan Ukrayna’ya girdi. Dün unutulan ilkeleri bugün hatırlamak tam bir ikiyüzlülük...
Venezuela’da iktidar değiştirmeyi, İsrail’in işgal ettiği toprakları onun diye tanımayı meşru gören ABD, Ukrayna’da aynısını yapan Putin’e ne diyebilir ki?
Yaptırım diyorlar, ama canını yaksa bile onların Rusya’ya diz çöktürmesi zor. Öyle olsa İran’a diz çöktürürdü!
Ukrayna’da savaşın sürmesinin, Rusya’yı Çin’e daha fazla yaklaştırma ve Çin desteğiyle fakat zayıflayarak galip çıktığında da ABD-Birleşik Krallık ilişkisinde olduğu gibi, Çin’e yedek güç olarak eklemleme olasılığı var. Çin’in gittikçe yükseldiği bir dünyada, ABD bunu hiç istemez. Rusya da!
Sonuç zayıflayarak galip gelmiş ve Çin’in peşine takılmış Rusya olduğunda, dünyanın başka yerlerinde de Ukrayna’dakine benzer hamlelerin önünü açabilir. Çin’e, başta Tayvan olmak üzere, Asya’da ABD’ye karşı adımlar atma fırsatı çıkar.
Dünya hiç adil bir yer değil, ancak bu savaşlar onu daha adil yapmıyor. Sadece halklar acı çekiyor!
Son olarak, Türkiye’nin de şimdiden zarar görenlerden olduğunu ve yarın sona erse bile bu savaşın olumsuz ekonomik etkilerini yaşayacağını söyleyelim.
Dileyelim de kriz çıkarmakta pek becerikli olan iktidar, bu krizden uzak durabilsin. Biz de SAVAŞA HAYIR demeye devam edelim!
L. Doğan TILIÇ