18 Şubat 2022 Cuma Saat: 09:08
İşgal altındayız ve biz gıkımızı çıkarmıyoruz.
Bıçak kemiğe dayandı artık.
Gittikçe daha yaşanmaz hale geliyor bu şehir.
Memlekette her gün işkence çekiyoruz aslında.
Yaşarken birileri zor yaşamak için gerekli ortamı hazırlıyor bizlere.
Etkili ve yetkili birileri seyrediyor sadece.
***
Kaldırımlarda yürümek bir işkence artık.
Önünüze çıkan engelleri aşmak için insanüstü mücadele veriyorsunuz.
Hele sokak aralarındaki muhabbeti görmeniz gerek.
Kendince haklı sebepler üreten esnaf, yine kendince garip önlemler almak suretiyle bırakın kaldırımları, sokakları sahipleniyor.
Hiçbir dükkânın önünde yer bulamazsınız.
Çünkü dükkânın önü kendisine ait olduğunu düşünen esnaf, daha ileri giderek caddeleri de sahiplenmesi nedeniyle, neredeyse tüm ara sokaklar dâhil, trafiğin aktığı caddeler araç mezarlığı gibi görünüyor.
Vatandaş dükkânın önü kapanmasın diye önlem almak adına, sattığı malzemeyi her ne olursa olsun dükkân önüne koyup, barikat yapmak suretiyle engelliyor.
Ne de olsa yaratıcı bir milletiz ki; ben klozet bile koyulduğuna şahit oldum.
Bir kent engellilerin bile yaşam konforuna destek olmalı. Ancak geçtik o konuyu, sokak aralarındaki bazı otoparklar kaldırımı işgal edecek şekilde arabaları koyunca yayalar da mecburen yoldan yürümek zorunda kalıyor.
***
Sakin sakin yürürken kendinizi oturmuş masasına yemek yiyen insanların arasında bulabiliyorsunuz.
İşin garip tarafı kimse durumdan rahatsız değil.
Sipariş verdiği tavuk döneri yada acılı lahmacunu büyük bir iştahla ısırırken, ayranı kafasına dikebiliyor.
Bununla kalsa iyi.
Yürürken birden bire karşınıza koloni halinde gezen yada yerde yatan köpekler çıkabilir.
Dilenciler,
Başka ülkelerden “başımızın üzerinde yeri var” diyerek gelen insanlar,
Sağda solda eline enstrümanı alıp, avaz avaz bağırarak şarkı söyleyenler,
Kendi memleketinde yabancı gibi hissediyorsunuz kendinizi.
***
İşgal altındayız.
Yetkililer etkisiz,
Etkililer yetkisiz maalesef.
Sonuç; bu şehir bize çok bile…