31 Ocak 2022 Pazartesi Saat: 09:30
Öncelikle şunu bir öğrenip anlayalım ve üzerinde mutabık kalalım.
Ölmüş veya yaşıyor olsun, sevip-saygı duyduğun veya sevmeyip-saygı duymadığın olsun, unvanı, mesleği, ideolojisi veya inançları her ne olursa olsun, sen de her kim olursan ol, herkesi her yaptığı ve söylediği şeyden dolayı saygı çerçevesinde eleştirebilir ama nefret dilini de kullanarak kimseye hakaret edemezsin, kimseyi tehdit edemezsin, kimseye iftira atamazsın. Her kim işlerse işlesin, her kim olursa olsun, suçu ve suçluyu övemezsin, sıradanlaştıramazsın ve meşrulaştıramazsın.
Mutabık kaldıysak sevinirim ama kalmadıysak, neden bu ilkelere uymak zorunda olduğumuzu anlatmak zorundayım. Çünkü aksi adaleti yorar, düzeni bozar ve vicdanları yaralar. Kanunlar da böyle diyor. Cezası ne ise, nasıl uygulanacaksa açıkça da belirtiyor. Hiç kimseye de ayrıcalık tanımıyor. “Ben sana hakaret edersem, iftira atarsam, tehdit edersem suç olmaz ama sen bana edersen suç olur” diyemezsin.
Dersen eğer; uyguladığın çifte standartlara kayıtsız kal/a/mayanların da, sanki ağır tahrike maruz kalmışçasına tepki gösterip, gereksiz ve düşüncesizce sarf ettikleri, maksatlarını aşan çirkin benzetmeleri ve söylemleri ile başka suçların işlenmesine ortam yaratırsın.
Bir de bunun üstüne, durumdan vazife çıkaran yandaşlar, aklıselim eleştiriler yapmak yerine, etki-tepki döngüsünü köpürten, yüksek perdeden üstenci güzellemeler ve ev önü protestoları ile suçlama, saptırma ve sıradanlaştırma eylem ve söylemleri yaparsa ateşe benzin dökmek gibi olur.
Çifte standartlar her ne konuda olursa olsun, saygı duyulan, desteklenmesi gereken ve kabul edilebilen bir şey değildir. Hassasiyetleri kaşır ve ayrışmayı tetikleyip toplumu böler.
Her halükarda, toplumsal ayrıştırmaya neden olabilecek uygulamalar da maksadı aşan çirkin tepkiler de doğru değildir ve kabul edilemezdir. Ama bunun sıradanlaştırıldığı yerde aklıselim olmayı anlatmak da anlaşılmak da zordur.
Bir toplumda fikrî bölünme olursa veya olmuşsa eğer, kesinlikle çifte standart uygulamaları kabul edip destekleyen yandaşlar ile kabul etmeyip desteklemeyen karşıtlar arasındadır. Sorgulanması gereken ise bu ortamı kimin hazırladığı veya sebep olduğudur.
Şimdi, kimi eleştireceğiz “milleti ikiye böldün” diye? Çifte standart uygulayanları mı? Karşı çıkarken maksadını ve haddini aşan karşıtları mı? Yoksa çifte standartları görmezden gelip sıradanlaştıran ve meşrulaştıran yandaşları mı? Cevap soruların içinde açıkça duruyor zaten! Milleti ikiye bölen, sana farklı bana farklı standartlar uygulayanlar ile buna destek verenlerdir.
Baskı ikliminin olduğu yerde, eleştirileri belki suçlama konusu olur diye, haksızlıkları ve olumsuzlukları onaylamayanlar, sessiz kalmayı tercih ediyor genellikle. Yandaşın algılayamadığı şey ise; sessiz kalanların ve seslerini edeple çıkaranların sindirildiğini sanmasıdır. Bu nedenle yaptığım bu edepli eleştirim, adil olmayan, vicdanları yaralayan, mantığa sığmayan güzellemeler yaparak çifte standart uygulamaları sıradanlaştırarak meşrulaştıran üstenci yandaşlara ve toplumsal ayrıştırmalara zemin hazırlayanlaradır.
Vicdanlı ve adil olduğu sürece yandaş olmak ayıp değil, bir tercihtir ve anlaşılabilirdir. O halde sormak istiyorum! “Yandaşı olduğuna çirkin benzetmeler ile hakaret edilince, elbette ki haklı olarak, tüm gücünle eleştiriyorsun da, neden yandaşı olmadığına karşı nefret dili ile yapılan çirkin benzetmeleri, hakaretleri ve tehditleri de o anda ve o yerde eleştir/e/miyorsun?”.
Varsa samimi ve hakkaniyetli bir cevabın; görüşlerine de yandaşlığına da saygı duyarım. Hele çifte standartları uygulayan kim varsa, unvanına, mesleğine ve ideolojisine bakmadan eksiksiz ve adilce eleştirirsen, sorularının cevaplarını doğru adreste ararsan, o zaman da senin gibi yandaşı alır başımın üstüne koyarım!
Ama yandaşlığı; işine geleni görüp-duymak, işine gelmeyeni görmeyip-duymamak olarak benimsemişsen eğer, söylediğinin de yazdığının da zerre kadar değeri olmaz nezdimde!
Bilmem anlatabildim mi?