19 Ekim 2021 Salı Saat: 09:16
Her kelime dilimizde diğer tüm dillerde olduğu gibi bir veyahut birkaç anlama gelir. Umut mesela; olması beklenilen veya olacağı düşünülen şey, ümit der TDK bu kelime için. Gelecek misal; Zaman bakımından ileride olması, gerçekleşmesi beklenen, müstakbel anlamına geldiği belirtiliyor sözlükte. Dün, bugün, yarın, neşe, mutluluk, geçmiş, ışık, servet, miras, merhamet, sevgi, saygı ve benzeri diğer tüm kelimelerin bu satırları okuyan herkes bakımından belki de benzersiz anlamları vardır. Ama çocuk; işte bu kelime tüm bu saydığım kelimelerin hepsini içinde barındıran ve dahası güzel olan her ne varsa karşısına rahatlıkla eşanlamlısı olarak yazılabilecek harikulade bir mana derinliği taşımaktadır. Bireysel olarak dünümüzü, nefes alıp vererek geride bıraktığımız –aslında her zaman içimizde, karakterimizde ve fikir dünyamızda taşıdığımız- toplumsal olarak ise yarınlarımızı temsil eden çocuk; hakları ve karşısında tüm önemlilerin önemsizleştiği üstün yararı ile günümüzde anlaşılması en çok önem dahası ihtiyaç arz eden hazinemizdir. Anlamlı olana ve önemi herkesçe bilinene anlam yüklemek icap etmez elbette ama ne yazık ki çocuk hakkında yazılan bu ve diğer tüm yazılar tarihin hiçbir döneminde bu kadar gerekli olmamıştır. Nitekim çocuklarımız haklarından mahrum bir şekilde bilinçsizce eğitilmekte, yarınlarımızın yarınları ellerinden alınmakta; şiddete, istismara, tacizlere ve de kötü örnek teşkil edebilecek kötü olan ne varsa emsal olarak büyükleri tarafından sistematik manipülasyona maruz bırakılmaktadır. Dikkat edilmelidir ki çocuklar anne, baba ve çevrelerinin kötü örnekleri ile bozulmaya devam ettikçe her anlamda eskisine nazaran daha iyi diyebileceğimiz yeni bir dünya kurulamayacaktır. Bu yazının kaleme alındığı tarihten çok değil on sene öncesine kadar sevimlilik konusunda herhangi biri bir diğerini aratmayacak çocuklarımızın saçları okşanır, yüzlerinde aydınlık yarınlarımız sezilir ve onları mutlu etmek konusunda yarışılan şimdi ise kulağa fazlasıyla ütopik ve tacizkar gelen eylemler toplum tarafından doğal karşılanırdı. Şimdi ise ne kendimiz güvenebiliyoruz ve tahammül edebiliyoruz bir başkasına ve onların aslında bütün toplum tarafından çocuğumuza gösterilmesi gereken sevgi ve saygı anlayışlarının bireysel dışavurumlarına ne de çocuklarımız güveniyor artık büyüklerine ki şahsi kanaatimden öte tartışılması dahi ne acı mümkün olmayan bir gerçeklikle. Öyle ki büyükler olarak tarafımızca çocukları kendimizden korumak adına önce uluslararası alanda 1924 yılında Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi daha sonra sırasıyla; 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi, 20 Kasım 1989 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi tanzim edilmiştir. Ülkemizde de Birleşmiş Milletler’in düzenlemelerine paralel olarak düzenlemeler yapılmıştır. Ancak bugün hala çocuklar öldürülmekte, kanunen yasak olmasına rağmen evlendirilmekte, istismara uğramakta ve dahası en temel hakları dahi ellerinden alınmaktadır. Çocuklar ve onların hakları gibi önemli bir konunun yılın tamamı daha doğru bir ifade ile yılın her günü tekrar ve tekrar irdelenmesi hatta daha çok dikkat edilmesi hayati derecede elzemdir. Toplumun tüm kesimlerinin bir gün her alanda kendi yerlerini alacağını bildiği çocuklara ve haklarına karşı; gerekli hassasiyeti göstermemesi, empati kurma yetisinden yoksun şekilde hareket etmesi hayalini kurduğumuz aydınlık geleceğin önüne karanlık bir perde çekecektir. Çocukları, haklarını muhafaza ederek yetiştirme sorumluluğu yarınlara hazırlıktır. Bu sorumluluk kişi, statü, makam veyahut kurum fark etmeksizin tüm insanlığın ortak vazifesidir. Nitekim M. Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi:
“Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar!