Şafak DELİÇAKAR

İfade Özgürlüğü ve Basın

10 Ağustos 2021 Salı Saat: 09:40

Anayasanın 26ncı maddesi şöyle: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.

İnanamadınız değil mi? Evet! Maddede ifade özgürlüğü aynen böyle tarif ediliyor.

İstediğiniz herkesi eleştirebilirsiniz. Hatta siyasetçileri ve ülke yöneticilerini daha da ağır eleştirebilirsiniz. Elbette hakaret ve küfür edemezsiniz. Hiç kimseye edemezsiniz zaten!

Bu maddenin yazımında ya da anlaşılmasında bir sorun var mı? Yok! O halde neden bu yasa uygulan/a/mı yor? Bilen var mı? Yok!

Yangın söndürme çalışmalarına katılan kadınlar, yangından saatler sonra bölgeye helikopterle gelen bakana “Her taraf yandı, helikopterler nerede, siz neredesiniz? Yazıklar olsun! Hükümet istifa!” diye tepki göstermişler. Bakan “buradayız” demekle yetinmiş ve köyden hemen ayrılmış. Ancak bakan’a tepki gösteren kadınlardan biri gözaltına alınmış. Neden? Ne yapmış? Hakaret mi etmiş? O halde neden gözaltına alınarak eziyet çektiriliyor?

İfade özgürlüğünün kısıtlanması sadece halfa değil basına da uygulanıyor. Ülkenin neredeyse en önemli ve büyük miktardaki alanları yanarken RÜTÜK tarafından yangın haberlerine kısıtlama getirilmeye çalışılmadı mı bu ülkede. Muhalefet basını böyle tehdit edilmedi mi? 

Görsel ve yazılı basının hali içler acısı zaten. Özellikle de tek gelirleri resmi ilanlar olan yerel gazetelerin haberlerini, köşe yazılarını ve yorumlarını okuyun bakın. Korku iklimi öylesine hâkim ki kimse iktidar aleyhine tek bir kelime yazamadığı gibi eleştiri bile yapamıyor. Yaptığı anda önce gelirleri kesiliyor, sonrasında sorguya alınıyor. Belki de tutuklanabiliyor. En iyi ihtimal ile vatan haini ilan edilip sosyal linçe tabi tutuluyor.

Belki bir veya iki basın mensubunu muhalefet ederken son derece dikkatli eleştirileri ile okuyabilirsiniz ancak. Yerel gazetelerde bu kadarı da mümkün değil. Hatta muhalif gazeteciler, iktidara olan eleştirilerini muhalefete yönlendirip, bu yanlışlara karşı beceriksizce davrandıklarına ilişkin eleştiriler yazıyorlar.

O yüzden ülke genelinde bir iki gazete ve TV hariç tamamında haberler, köşe yazıları ve yorumlar çiçek-böcek, su-sabun veya yıkama-yağlama yazı ve sözleri ile dolu. Muhalefet yazıları yazanlara yer yok bu camiada.

Gerçi her fikre kapılarını açan ordunun tek yerel gazetesi “Ordu Yeni Haber” muhalefet ve eleştiri yazılarına her zaman yer verdi. Ancak eleştiri yazabilecek haberci ve köşe yazarı bulma ve istihdam etme konusunda sıkıntı çekti.

Düzen böyle. Ne yapsınlar? Öylesine bir korku iklimi sardı ki camiayı aksini yapabilecek kimse kalmadı. Yani neymiş? Anayasanın bu maddesi uygulanmıyormuş. Demek ki bu ülkede ifade özgürlüğü yokmuş.

Burada sorulması gereken şudur: İktidar neden eleştirilmekten bu kadar rahatsız oluyor? Bu tahammülsüzlük neden? Neden eleştirinin yanlışları düzeltebilmek için demokrasinin vaz geçilmez bir unsuru olduğunu teslim etmiyorlar?

Eleştiriden faydalanmak gerekmez mi? Atalarımız bunu “Dost ne söylerse acı söyler” diyerek aslında eleştirenlerin gerçek dost ve yandaş olduğunu yüzlerce yıl önce söylememişler mi?

Güneş balçıkla sıvanmaz. Doğru tek ve somuttur. Doğruları söyleyerek eleştiri yapanları korkutarak yanlışları doğru kılamazsınız. Aklın yolu birdir! Artık aklınızı başınıza alın! Acı söyleyenden değil yağ çekenden korkun. Bu gün sizi yalayanlar yarın sizden olmayanları yalayacaklar. Hep beraber göreceğiz.