30 Ekim 2020 Cuma Saat: 09:54
Bu sendrom, bireyin liderliğinin bir başarı veya başarısızlık olup olmadığına bakılmaksızın gelişir ve kötü sonuçlara bağlı değildir. Açıklık amacıyla, bunların retrospektif -İngilizce 'retrospective' ve Latince retrospectare kelimelerinin anlamı "geriye bakmak" tır. Genel olarak meydana gelmiş olayların gerisine, geçmişine bakmak anlamına gelir- yargılar olduğu göz önüne alındığında, sendromun en iyi şekilde bipolar bozukluğun -maniden depresyona kadar uzanan ruh halindeki aşırı değişiklikler" olarak tanımlanır. Bu ruh hali oynamaları arasında, bipolar bozukluğu olan kişinin normal ruh halinde olduğu dönemler olabilir- bir tezahürü olabilecek büyük bir depresif hastalık öyküsü olmayanlarla sınırlı olduğu belirlenmiş.
Hubris Sendromunun diğer bir adı “Kibir Sendromu” dur. Dünya liderlerinde, daha küçük ölçekli politik liderlerde ve hatta şirket-kurum-kulüp yöneticilerinde görülebilir. Bu hastalık “tanrısal ego” olarak da biliniyor.
Tolstoy’a ait olduğu iddia edilen bir söz var: “Kibir ve inat bir kişinin kendini mükemmel görmesini sonra da sonunu oluşturur. Tanrısal Ego ile ”her şeyin belirleyicisi, karar vericisi, oluşturucusu, en doğru kararın o kişinin kendisinden çıkabilecek olduğu sanrısında olan bir ölümlü olmak çelişkisi” vurgulanıyor diyebiliriz.
İlk kez, psikiyatrist David Owen ve Jonathan Davidson tarafından dile getirilen bu sendrom, 2010 yılında tıp dünyasının önemli dergilerinden biri olan “Brain” de yayınlanmış.
Makalede Birleşik Krallık’ta en uzun süre başbakanlık yapan Margaret Hilda Thatcher, Birleşik Krallık Başbakanları’ndan Tony Blair, Amerika Birleşik Devletleri’nin 20 Ocak 2001-20 Ocak 2009 tarihleri arasında bu görevde kalmış 43. başkanı George Walker Bush, John F. Kennedy , Richard Nixon ve daha pek çok kişi örnek olarak verilmiş.
ABD Başkanları için 1776-1974 yılları arasında yapılan akıl hastalığı incelemelerinde 18 inde depresyon (% 24), kaygı (% 8), bipolar bozukluk (% 8), alkol veya madde bağımlılığı (% 8) bulguları taşıdığı gözlenmiş. 10 unda ise iş performansını düşüren bir bozukluk varmış. Genel olarak ise % 49 psikiyatrik bozukluk oranı ile ABD popülasyonundaki akıl hastalığı oranları ile uyumlu bulunmuş. Hubris sendromu ile narsisistik kişilik bozukluğu arasındaki ilişkisi hakkında kesin bir çıkarım yapılmasa da son zamanlarda yapılan çalışmaların, sendromun narsisistik kişilik bozukluğuyla da alakalı olduğu düşünülüyor. [[1]]
“Madness A Brief History” kitabının yazarı Roy Porter’ a göre: “Deliliğin tarihi, gücün tarihidir. Gücü hayal ettiği için delilik hem güçsüzlük hem de güçlülüktür. Deliliği kontrol etmek için güç gerekir. Normal otorite yapılarını tehdit eden delilik, güç hakkında sonsuz bir diyalog - bazen tekdüze bir monolog- ile ilgilidir.” [[2]]
Hubris sendromu ile narsisistik kişilik bozukluğu arasındaki ilişkisi hakkında kesin bir çıkarım yapılmasa da son zamanlarda yapılan çalışmaların, sendromun narsisistik kişilik bozukluğuyla da alakalı olduğu düşünülüyor. Bu hastalarda, kriz dönemleri, savaşlar ve ekonomik felaketler daha fazla kibire yani hubrise neden oluyormuş.
Bu sendroma ilişkin tanı koyabilmek için aşağıda sayılan 14 dört bulgudan, 3 veya daha fazlası bir kişide mevcutsa o kişi hasta demekmiş: [[3]]
1. Dünyayı, güç kullanımı yoluyla kendini yücelteceği bir yer olarak görmek.
2. Öncelikle kişisel imajını geliştirmek amaçlı hareket etme eğilimi var olanlar.
3. Görüntüsü ve ifadeleri ile orantısız bir endişe içinde olmak.
4. Mevcut faaliyetleri ile ilgili konuşurken, bir Mesih gibi yücelme eğilimi taşımak.
5. Kendisini bir ulus veya bir kuruluşla bir tutmak.
6. Konuşmalarında “biz” ifadesi kullanmak.
7. Aşırı özgüven göstermek.
8. Kendisi için öteki olan grubu açıkça hor görmek.
9. Diğer insanlar ya da iş arkadaşları gibi sıradan kişilere veya bir mahkemeye değil de sadece tarih ya da Tanrı gibi bir üst iradeye karşı hesap verebilir olduğu duygusunu taşımak.
10. O üst iradenin yargılamasında, haklı olacağına dair sarsılmaz inancı olmak.
11. Gerçeklik ile bağı koparmış olmak.
12. Pervasız, tez canlı, vesveseli, huzursuz olmak. Dürtüsel eylemler sergilemek.
13. Uygulamaların, sonuç ve maliyetlerinin dikkate alınmasını önlemek için, uygulamalarını ahlak, dürüstlük hakkında “geniş tasavvurlarına” dayandırmak.
14. Aşırı özgüveni nedeniyle işlerin ters gidebileceği düşüncesinden yoksun olmak.
Harvard Business Review adlı kitaptan yapılan bir alıntıya göre: “İnsanlar genellikle iyi karakter özelliklerini kullanarak konumlarını yükseltiyor. Ama yükseldikçe bu karakter özelliklerini kaybediyor. Bu değişim bazen şaşırtıcı hızda olabilir. Araştırmalar hızlı terfi etmiş kişilerin yozlaşmaya daha yatkın olduğunu gösteriyor. Hızlı yükselen kişilerin yönetici olduğu yerlerde, bu kişiler iş arkadaşlarının performansını düşürüyor, iş arkadaşlarının kaygısını artırıyor ve is yerindeki yaratıcılığı düşürüyor. Başka bir araştırma, İnsanlar kendilerine kaba davranıldığında tepki olarak daha az çalıştıklarını veya yaptıkları işin kalitesini düşürdüklerini ortaya koymuştur. Yanı güç zehirlenmesi insanların karakterlerinde yozlaşmaya neden olmaktadır.” [[4]]
James A. Robinson’ un “Dar Koridor” adlı kitabından yapılan bir alıntıya göre: “Bir şahıs veya grup, ihtilafları çözebilecek ve ciddi tehditler karşısında güvenlik sağlayacak kadar gücünü artırmayı başardığında, onları daha fazla güç elde etmekten ve hayatın her alanında insanlara ne yapacaklarını söylemekten alıkoymak giderek zorlaşır.” [[5]]
Fransız filozof Michel Foucault’ a göre: İktidar, herhangi bir kişinin bulunduğu konumu kullanarak bir başkasına uyguladığı aşırı Güç’te de aranmalıydı. Mesela üç-dört kişilik bir öğrenci grubuna rehberlik yapan bir izci lideri de iktidar sahibiydi ve buradaki öğrencilere karşı gücü vardı. “Güç” yalnızca devlet otoritesine ve onun araçlarına mahsus değildi. Bir başkasının hayatı, iradesi, yaşayış biçimi üzerinde etki sahibi olan hemen herkes belirli bir güç ya da iktidar sahibiydi ve bunu, illa devlet gibi kamusal alanda değil, bazen de özel alanda icra edebiliyordu. Mahalle ya da akraba dedikodularının cenderesinde bir genç kız da, kabadayılığa maruz kalıp ezik bir karaktere bürünen genç oğlanlar da, iş hayatı boyunca patronunun, amirinin ya da direktörünün baskısı karşısında üstlerini onaylamaktan başka bir ihtimal göremeyen plaza insanları da bu denklemde yerini alıyor.
Ancak bu denklemde asıl anlaşılamayan taraf, bir başkasının hayatına müdahale etmekte, onu karartmakta, bir insanı masum emellerinden alıkoymakta gösterilen gayretin sahipleri. İktidarın/gücün zehirlediği ve kendini başkalarının hayatları üzerinde hak sahibi gören (mesuliyet değil mülkiyet hakkı gibi) kişilerin davranışlarındaki esrar, hâlen yeterince anlaşılabilmiş değil.
Her çağ kendince bir iktidar nesnesi üretmiş durumda. Uzunca bir süre iktidarın nesnesi kılıç olmuşken, barutun ve matbaanın icadı, iktidarları alaşağı ederek kendi gücünü üretmiş. Savaşlarda uçak teknolojisini ilk kullanabilenler veya arazide en etkili tankı üretenler, buradan iktidar da devşirmişler. Sonra bilginin güç olarak belirdiği bir döneme girilmiş, istihbarat ve propaganda en büyük iktidar nesnesi hâline gelmiş.
Günlük hayatta ise para, makam, hitabet, şöhret, beğenilme arzusu, saygı görme talebi ya da ikna kabiliyeti gibi unsurlar antik çağlardan bu yana hep geçer akçe olmuşlar. Bütün bunlar bir kişinin güce ulaşmasını ve buradan başkalarını etkileyecek bir iktidar devşirmesi için gerekli şartlar. Ancak bunlar dönem dönem değişseler dâhi, büyük ya da küçük iktidar sahiplerinin yaşadığı güç zehirlenmesini tek başlarına açıklamıyorlar. [[6]]
“Clarissa” adlı kitabın yazarı Stefan Zweig’ e göre:
"…vasat yetenekler için yüksek makamlar tehlikelidir…" [[7]]
Kaynakça:
[2] https://academic.oup.com/brain/article/132/5/1396/354862 - A Social History of Madness: Stories of the Insane, Weidenfeld & Nicolson, 1987 p. 39
[3] brain.oxfordjournals.org/content/132/5/1396.long