29 Ağustos 2016 Pazartesi Saat: 09:54
Dünyayı kan gölüne çevirdiler. Şehit vermediğimiz bir gün yok. Yüreğimizde ki ateş sönmek bilmiyor. Dün Harun Maytalman’ı, 2 yaşında ki çocuğunun gözleri önünde, binlerce insan eşliğinde şehadet şerbetini içirerek ebediyete uğurladık.
Dünde olduğu gibi bugün de ülkemin dört bir yanında olduğu gibi acı ve ateş maya oldu gitti yüreğimize. Yarında ne olacak endişesi ile sabahı sabah edemez hale geldik. Kor, hangi yüreği dağlayacak, ateş hangi eve, hangi ocağa düşecek, acı hangi savunmasız çocukların, anaların bacıların, gelinlerin, eşlerin yüreğine düşecek diye ürperip duruyoruz. Asker ve polis çocuğu, eşi, babası, kardeşi, hısım, akrabası olan herkes işte bu ürperti içerisinde ve sordukları tek soru, “TERÖR NE ZAMAN BİTECEK?...”
Bıçağın kemiğe girdiği, sözün, kelamın bittiği yerde, yüreğinde kor kor ateş olan insanlara hangi ifadeler yeterli gelir ki? Veya ne denir ki? Kendimi savunmasız hissediyorum çünkü. Yaşadığımız kürede, yaşam alanlarımızda ki olaylara karşı sorumluluğumuzu, görevlerimizi düşündükçe kendimi artık savunmasız hissediyorum. İçimden geçen birkaç dörtlük sanırım hislerime tercüman olacaktır.
Islak, nemli, bulutlu gözlere karşı
Savunmasızım savunmasız…
Mangal gibi yüreklerde, sönmeyen ateşlere
Baba yüzü görmeden ağlayan bebeklere
Analara, bacılara, eşlere, karşı
Savunmasızım savunmasız…
Dünyayı kan gölüne çevirdiler
Top, tüfek, roket, bomba yağdırdılar
Kuşlarım öldü, hayvanlarım telef
Ya çiçeklerim, sarı sarı çiçeklerime
Ne diyeceğim? Ne denir ki?
Savunmasızım savunmasız…
Allah’ım, bugün şafak nasıl doğacak?
İçimde serin ve soğuk ürpertiler var
Kureyşin’de, Kato’da, göğsünü siper etmiş Kandil’e
Mehmedime, Mehmetçiğimize kol kanat ol
Bitti derman, bitti takat, sabrımı eksik etme
Savunmasızım savunmasız…
Deliçakar, mahcup duyun çocuklar,
Ağzı dili olmayan kuşlar, böcekler, hayvanlar
Toprağına zehir ve kimyasal karışan çiçekler
Bin yıllık şanlı tarihimde duyun duyunEy atalarım, ey şehitlerim, ey ecdadım
Mahcubum çünkü savunmasızım savunmasız…