Şafak DELİÇAKAR

DEDİKODU, ELEŞTİRİ VE İFTİRA!

14 Eylül 2020 Pazartesi Saat: 09:33

Dedikodu başkalarının kişisel ve özel konuları hakkında yapılan konuşmalardır. Dedikodu bazen gerçek olaylar ve konular hakkında olsa da, genellikle kişiler arasında konuşulduğundan, kişilerin birbirlerine olayı veya haberi iletimi sırasında yanlışlıklar ve çarpıklıklar içermektedir. Dedikodu veya başka bir deyişle gıybetin verdiği zararlar saymakla bitmez.

Eleştiri, bir kişi, eser ya da konuyu doğru ve yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yazılan kısa metinlerdir. Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünde açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlayıp belirten yazı türüdür. Günümüzde ise bu yazı türlerine pek rastlamasak da özellikle siyaset alanında sözlü eleştirilerin daha çok hakim olduğunu görüyoruz.

İftira, sözlükte “yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak” gibi mânalara gelen iftirâ, terim olarak “bir kimseye asılsız olarak suç, günah yahut kusur sayılan bir söz, davranış veya nitelik isnat etmek” anlamında kullanılmaktadır. Ancak günlük dilde iftira yaygın olmakla birlikte hukuk ve ahlâkta daha çok ifk ve bühtan terimleri, zina iftirası için de kazf kelimesi kullanılmaktadır.

Neden bu üç başlığı konu aldım biliyor musunuz? Kelime anlamlarını bir kez daha hatırlayalım diye. Bugün geldiğimiz noktada asla ve asla hala elden bırakmadığımız dedikodu kültüründe maalesef tavan yapmışız. Eskiler, birisinin arkasından konuşmaktan ar, hicap duyarlardı. Konuşmak zorunda kalsalar dahi, günahı boynuna der geçiştirirlerdi.

Ya eleştiri! Her şeyi kendimizden çok daha iyi bilen olmaz mantığını da hala elden bırakmış değiliz. Kendi doğrumuz, kendi bildiğimiz, kendi inadımız, her şeyde fazlasıyla kendimiz olmak ve karşı tarafı zaafa uğrattığımızı zannederek egomuzu tavan yapma hissi acaba ne kazandırır insana. Eleştiri yaptıktan sonra sanki haklıymış, doğruyu söylemiş gibi göğsünü culuk (hindi) gibi kabartmakta başka bir ego tabi.

İftira, Allah düşmanımın başına bile vermesin. At gitsin, söyle kurtul, oldubitti ye getirerek tereyağından kıl çeker gibi, zeytinyağı gibi su yüzüne çıkarak başkalarının hayatını karartmak kadar kötü ve en büyük günahtan başka ne olabilir ki! Bakın şimdi dedikoduyu eleştiriyle, eleştiriyi de iftira ile karıştırmak nasıl bir sanattır. Hiç düşündünüz mü? Bunların üçü de bir olayda tek parça halinde başınıza gelse ne yaparsınız?  

Allah’ın hoşnut olmadığı bu üç başlıktan uzak durun. İnsanlara dokunmayı deneyin. El uzatmayı, bir olmayı, birlik olmayı deneyin. Siyaseten de, kültürel ve ortak yaşamsal değerler üzerinden de ortak akıl ile paylaşmayı deneyin. Sıcak bir selam, bir tebessüm, bir samimiyet ve hoşgörü ile insanlara dokunmaya çalışırsanız mutlu olursunuz. Aksine hep kendinizi kandıran olmaktan başka bir şey olmazsınız. Durun bu üç musibetten uzak durun…