Ufuk ERSOY

40 GÜN

26 Ağustos 2020 Çarşamba Saat: 10:13

Birkaç ay uzak kaldım memleketimden.

Nihayet döndüm.

Memleket gibisi yok.

“Bülbülü altın kafese koymuşlar, ah vatanım” demiş misali nereye gidersen gideyim, ne kadar şikâyet edersem edeyim, özlüyorum bu memleketi.

Ne var, ne yok görmek için attım kendimi sokaklara.

Sırrıpaşa güzel olmuş.

Tahıl Pazarını yine kazıyorlar. (Bundan sonrada kazacaklar. Kim gelirse gelsin didiklemeden rahat etmiyorlar çünkü.)

Bülbül dersinden sular akmaya devam ediyor yine.  Bir şey yapılmış ama ne olduğunu anlamadım açıkçası.

Cadde ve sokaklar bıraktığım gibi.

Her yerde olduğu gibi memleketimde de vatandaşlar oldukça rahat. Rakamlar yükselmesine rağmen maskesiz, mesafesiz cadde sokak geziyoruz hoyratça.

Şikâyetler aynı.

Aynı sözler, aynı cümleler.

Şu sıralar fındık gündemde. Eh, fiyattan memnun gibi vatandaş.

Durum iç güveysiden hallice gibi.

Lakin dikkatimi çeken çok önemli bir ayrıntı kaçmadı gözümden.

Her mahallede, her sokakta yeni yeni çay ocakları açılmış hizmet veriyor. Çay ocakları arasında bir karış uzaklık var sadece.

İşi gücü olmayan gençler, vakit katili insanlar, ellerinde çay bardakları günü tüketiyorlar sadece.

Çocuk sormuş babasına. Yoksulluk kaç gün sürer baba?

 -40 gün oğlum.

-40 gün sonra zengin mi oluruz yani baba?

-Hayır  oğlum alışırız...

 

Ağzında sigara, dumana boğulmuş siluetler, elleri başlarının arasında derin derin düşünürken yakalanıyor.

Ne kadar çok kalabalık, o kadar çok işsiz, parasız ve yoksul hayatlar çöküp kalmış oturduğu sekmene, güzel hayaller kuruyor.

Bir bardak çay 1,5 TL

Hayaller bedava…